Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN ÖNCÜSÜ.
BMW çevremizi nasıl koruyor?
Sürdürülebilirlik, BMW için popüler bir kavramdan ziyade, kritik bir anlama sahip. Uzun vadeli planlamanın, sorumlu eylemlerin, BMW Group için temel yapı taşları olduğunu biliyoruz ve bu özveri, ardından ekonomik başarıyı da getiren etken oluyor. Sürdürülebilirlik konusunda otomobil üreticileri arasında bir numara olma hedefiyle yola çıkan BMW Group’un sürdürülebilirlik macerasındaki bir sonraki büyük adımını gelin hep beraber inceleyelim.
12.02.2022
Sürdürülebilir bir gelecek için rotasını çok erkenden çizmeye başlayan BMW Group, tedarik zincirinden üretim süreçlerine ve tüm ürünlerinin kullanım ömrü döngülerine kadar tutarlı bir şekilde kaynakları koruma konularına odaklanıyor. Hatta bu yaklaşımın izlerini, 2021 IAA Mobility etkinliği kapsamında tanıtılan BMW i Vision Circular otomobilinde de görebiliyoruz. Bu konsept otomobil, döngüsel ekonomi açısından bir mihenk taşı olarak öne çıkıyor. BMW i Vision Circular ile 2050 yılına kadar iklim bakımından tamamen nötr bir iş modeline ulaşmak mümkün görünüyor. Sürdürülebilirlik günümüzde herkesin sıklıkla kullandığı bir sözcük haline gelmiş olsa da bu kavram aslında BMW Group için yeni değil. BMW’nin, 1970’li yıllardan itibaren sürdürülebilirliği kurumsal stratejisinin temel yapı taşlarından biri olarak gördüğünü biliyoruz.
İLK ADIMLAR.
BMW, 1972 yılında Münih’te düzenlenen Yaz Olimpiyatları kapsamında uzun mesafe yürüyüşçülerine ve maraton koşucularına eşlik etmesi için bir BMW 1603 modelini elektrikli bir otomobile dönüştürmüştü. Bir yıl sonra da bu bilinci devam ettirmek adına “Çevre koruma görevlisi’’ pozisyonu açan ilk otomobil şirketi oldu.
BMW, o tarihten bu yana sürdürülebilirlik stratejilerini ve önlemlerini sürekli olarak geliştirmeye ve hayata geçirmeye devam etti. Emisyon miktarını azaltmak üzere katalitik konvertörler ve boya atölyelerinde su bazlı boyama teknolojileri gibi yeni teknolojiler keşfedildi ve geri dönüşüm girişimleri oluşturuldu. Takvimler 1993 yılını gösterdiğinde, tüm çalışanlar için zorunlu olan BMW liderlik ilkelerine çevreyle ilgili düzenlemeler eklendi. Bu tarihten itibaren çeşitli BMW modellerinin ekolojik açıdan etkili bir şekilde parçalarına ayrılması ve geri dönüştürülmesi hakkında detaylar içeren pek çok kılavuz geliştirildi.
2000’Lİ YILLAR: STRATEJİ GELİŞMEYE DEVAM EDİYOR.
2000’li yıllarla beraber, sürdürülebilirlik şirket genelinde çok daha merkezi bir rol oymaya başladı. 2001/2002 döneminde yayınlanan yeni Sürdürülebilirlik Değeri Raporu, gelecekle ilgili önlemleri tanımlayarak bu önlemleri dört temel kategoriye ayırdı:
- Trafik sorununu hafifletmek ve karayolu kullanımı mümkün olan en ideal duruma getirmek için farklı ulaşım modlarından oluşan akıllı bir ağ.
- Kaynakları korumak ve egzoz emisyonu miktarını azaltmak için otomobillerin yakıt tüketiminin sürekli olarak aşağıya çekilmesi.
- Bireysel mobilitenin yaşam kalitesi ve ekonomi üzerindeki faydalarını uzun vadede korumak için alternatif sürüş konseptlerinin geliştirilmesi.
- Ürün konseptlerinin geri dönüşüm açısından optimize edilmesinin yanı sıra kaynakları korumak ve atık oranını azaltmak için kullanım ömrü sona eren otomobillerin geri alınarak dönüştürülmesi.
Joachim Milberg / 1999-2002 yılları arası BMW AG Yönetim Kurulu Başkanı“BMW Group, çalışanlar ve toplumla ilgili sosyal meselelerin yanı sıra çevreyle ilgili küresel sorunlar konusunda da sorumluluk alıyor.’’
BMW Group, erken dönemlerden itibaren alternatif sürüş konseptleri konusunda aktif araştırmalar gerçekleştiriyordu. Araştırmalar, tamamen elektrikli otomobillerin yanı sıra hidrojenle çalışan otomobiller üzerine yoğunlaşıyordu. Bu motor teknolojisine sahip ilk BMW otomobili ise 1979 yılında tanıtıldı. 2000 yılında gerçekleştirilen bir deneme kapsamında ise hidrojenle çalışan 15 adet BMW 750hLS, herhangi bir aksilik yaşanmadan 100.000 kilometrenin üzerinde yol katetmeyi başardı. Bu dönemde, temel iş operasyonları dışında da pek çok ilerlemeye şahit olduk: BMW Group, 2001 yılında “Temiz Üretim” konulu çevre beyannamesini imzaladı ve 2002 yılında Güney Afrika’da bir profesörlük kürsüsü için bağışta bulundu. 2002 ve 2004 yıllarında ise “Sürdürülebilirlik Mümkün” başlıklı diyalog forumları düzenleyerek faaliyetlerine devam etti.
GELECEĞİN TEKNOLOJİSİ.
BMW, 2007 yılından bu yana hidrojenle çalışan 100 otomobillik küçük bir seri ile yaklaşık 4 milyon kilometre yol katetmeyi başarmış bulunuyor. Bununla birlikte, bu alandaki alt yapı, geniş çaplı bir kullanım için henüz uygun değil. BMW Group, bu konuda söz sahibi olmak için Almanya merkezli H2 Mobility ve CEP gibi hidrojen alt yapısını genişletmeyi hedefleyen önemli girişimlerde yer alıyor ve AB’nin Yakıt Hücreleri ve Hidrojen Ortak Girişimi’ne aktif bir üye olarak katılım gösteriyor. BMW Group ayrıca, yeni yakıt ikmal teknolojilerini araştırmak üzere TOTAL Deutschland ve Linde Group ile iş birliği de yapıyor.
Son yıllarda elektrikli motorların önem kazanmaya başladığına şahit oluyoruz. Bununla birlikte geçmişte, bataryalar henüz günümüzdeki kadar güçlü değilken, elektrikli sistemlerin içten yanmalı motorlarla birlikte kullanılması gerekiyordu. BMW ise bu özelliğe sahip ilk hybrid otomobil serisini 2009 yılında tanıttı. Lüks bir sedan modeli olan BMW ActiveHybrid 7 ve BMW ActiveHybrid X6 SAC, 2009 yılında Frankfurt’ta düzenlenen IAA Otomobil Fuarı kapsamında tanıtıldı. Bu otomobillerde kullanılan BMW ActiveHybrid teknolojisi, hem şehir içinde hem de uzun mesafe sürüşlerinde verimliliği önemli ölçüde geliştiriyordu. Hatta bu dönemde, verimlilikte geleneksel yanmalı motorlara kıyasla %20 seviyelerine ulaşan kazançlar elde edilmeye başlanmıştı.
BMW i: DOĞUŞTAN ELEKTRİKLİ.
“Proje i” ile birlikte tamamen yeni motor teknolojilerinin gelişimi başladı. Bu teknolojiler hem emisyon miktarlarında azalma kaydedilmesini sağladı hem de bir otomobilin çevre üzerindeki etkileri değerlendirildiğinde tüm değer zincirine yeni faydalar getirdi. Bu gelişmeden bir yıl sonra da BMW Vision EfficientDynamics çalışması ile BMW’nin gelecekteki rotasının sinyallerini aldık.
BMW Group, 2011 yılının başlarında IAA Otomobil Fuarı’nda tamamen yeni bir konsepte imza attı ve BMW i tarafından sunulan “Megacity Vehicle” modelini tanıttı. Bu otomobilin geleceğe dönük tasarımı, modern dijital teknolojileri ve %100 temiz elektrik anlayışı sayesinde karbondioksit seviyelerini en aza indirgeyen yeni üretim süreçlerinin yanı sıra, üretiminde alüminyum ve karbon fiberle güçlendirilmiş plastik (CFRP) gibi son derece hafif malzemeler yer alıyordu. Megacity Vehicle'dan sadece iki yıl sonra da, şehir trafiğine bir çözüm getiren ve kaynak bakımından verimli bir otomobil kimliği taşıyan BMW i3 ile bu konsept otomobilin hayatımıza girişine tanık olduk.
BMW i ailesi, 2014 yılında BMW i8’in Coupé modeli ve 2018 yılından itibaren de Roadster modelinin eklenmesiyle büyümeye devam etti. Tamamen elektrikli bir motora sahip BMW i3’ün aksine, BMW Vision EfficientDynamics konsept çalışmasını temel alan BMW i8’de plug-in hybrid motor sistemi (PHEV) kullanılıyordu. Bu sistem sayesinde sürüş menzili önemli ölçüde genişlerken tamamen elektrikli sürüş modunda 120 km/saate varan hızlar elde edilmesi sayesinde, yakıt tüketimi küçük bir otomobille aynı seviyeyi koruyor, BMW i8 ise kendinden sonra gelen tüm BMW PHEV modellerine ilham kaynağı oluyordu.
DİĞER BİR ALTERNATİF: YAKIT HÜCRESİ TEKNOLOJİSİ.
BMW i, yenilik konusunda BMW Group’un öncülüğünü yapıyor. BMW, mobilite konusundaki yeni teknolojileri ve yaklaşımları premium segmente yönelik konseptlerle birleştiriyor. Bu kapsamda, elektrikli mobilite ve dijitalleşme yeni konseptin diğer temel unsurları olarak bütünsel sürdürülebilirlik vizyonuna dahil oluyor. BMW i, bu gelişmeleri BMW Group bünyesinde daha da öteye taşırken BMW Group’un daha pek çok farklı gelişmeye ön ayak olduğunu görüyoruz. BMW Group’un ana kurucuları arasında yer aldığı ve otoyollarda elektrikli otomobillere hizmet veren bir şarj istasyonu zinciri olan Ionity girişimini, bu gelişmelerin en önemlilerinden biri olarak sayabiliriz. Diğer yandan, geleceğe doğru giden yol BMW Group tesislerinde genişletilen şarj alt yapısı ve BMW Charging ile genişliyor.
BMW i söz konusu olduğunda, yakıt hücreli sistemlerle yapılan başarılı denemelerin de göz ardı edilmediğini görüyoruz: BMW Group tarafından 2019 yılında tanıtılan BMW i Hydrogen NEXT, şirketin hidrojen yakıt hücreli teknolojilerin kullanımında da oldukça yol aldığını gösteriyor. Bundan yalnızca iki yıl sonra, BMW iX5 Hydrogen modelinin IAA 2021 kapsamında ilk sürüş deneyimine çıktığına tanık oluyoruz. BMW Group, daha da güçlü bir performans sunmak ve her iki teknolojinin avantajlarından sonuna kadar yararlanmak üzere yakıt hücresi ile bataryayı kombine eden bir sisteme odaklanıyor. Bu kapsamda tasarlanan otomobilin, 2022’den itibaren tanıtım ve test amaçları için küçük bir seri halinde kullanılması öngörülüyor.
TEDARİK ZİNCİRİNDEN GERİ DÖNÜŞÜME KADAR BÜTÜNSEL BİR BMW ANLAYIŞI.
BMW Group, ilk Sürdürülebilirlik Değeri Raporu’nun çok daha öncesinde ürettiği otomobillerin çevre bakımından en zararsız şekilde parçalarına ayrılması ve geri dönüşümü konularına odaklanmaya başladı. Bu kapsamda BMW’nin Landshut fabrikasındaki ilk otomobil demontaj tesisi 1990 yılında kuruldu. 1992 yılında ise “geri dönüşüm için optimize edilmiş otomobil tasarımı” konusunda dünyada kendi standartlarını belirleyen ilk otomobil üreticisi unvanına kavuşan şirket 1993 yılında geri dönüşüm firmalarına yönelik olarak ilk ekolojik demontaj kılavuzlarını yayınladı ve ardından, ilk Sürdürülebilirlik Değeri Raporu ile bu girişimlerini bir adım daha öteye taşıdı.
BMW Group, karbondioksit emisyonlarını azaltmak için tedarikçilerden üretime ve demontaj aşamasına kadar tüm faktörleri dikkate alıyor. Yine bu doğrultuda, “Geri Dönüşüme Uygun Tasarım” ilkesi ise yeniden kullanım konseptinin dikkate alınmasını sağlayan bir yol gösterici olarak karşımıza çıkıyor. Bu ilke kapsamında, otomobillerin neredeyse tamamen geri dönüştürülebilir bir kimlik kazanması öngörülüyor. Bu hedefi gerçekleştirmek için iç kaplamalarda ve ses yalıtımında giderek daha fazla geri dönüştürülmüş malzeme ve yenilenebilir ham madde kullanılıyor. Üretim öncesinde ortaya çıkan emisyonları mümkün olduğunca düşük tutmak için bu sürece tedarikçiler de dahil oluyor.
Oliver Zipse / BMW Group Yönetim Kurulu Başkanı“Sürdürülebilirlik temasını yıllık faaliyet raporumuza da dahil ederek bu konuyu iş modelimizin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğümüzü açıkça ortaya koyuyoruz.’’
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN SAĞLAM TEMELLER.
BMW Group’un sürdürülebilirlik stratejisi ve bu konudaki şeffaflığı, kazandığı DOW Jones Sürdürülebilirlik İndeksi ödüllerinin yanı sıra Carbon Disclosure Projects ve Sam Sustainability Awards kapsamında aldığı ödüller ve Sustainalytics Sürdürülebilirlik Derecelendirmesi ile dünya çapında da tanındı. Şirketin sürdürülebilirlik odağını ve iklim hedeflerine ulaşma konusundaki ilerlemesini ortaya koyan bir başka stratejik gelişme ise Sürdürülebilirlik Değeri Raporu’nun 2020’de Yıllık Faaliyet Raporu’na dahil edilmesiyle hayata geçti. Bu gelişmenin ardından, sürdürülebilirlik ve kaynak koruma konularının şirketin stratejik odağının merkezinde olduğunu gösteren yeni kanıtların gelmesi de gecikmedi ve BMW Group, Münih’te düzenlenen IAA Otomobil Fuarı kapsamında devrim niteliğindeki yeni konsepti BMW i Vision Circular’ı tanıttı.
SÜRDÜRÜLEBİLİR MOBİLİTENİN GELECEĞİ.
Stratejik açıdan kendisine iddialı hedefler belirleyen BMW Group, bu hedefleri Neue Klasse’nin piyasaya sürülmesiyle bir adım daha geliştirmeyi amaçlıyor. BMW Group, 2030 yılına kadar kullanım aşamasındaki her otomobil başına karbondioksit emisyonlarını yarıya indirmeyi planlıyor. Aynı zamanda üretimde kullanılan ikincil malzeme oranını %50 oranında artırmayı hedefleyen şirket, plastik malzemelerin geri dönüşümü konusunda da yeni iş birliklerine odaklanmaya hazırlanıyor. Döngüsel ekonomi, tüm bunların ekseninde oldukça önemli bir rol oynuyor. Bununla birlikte BMW, diğer imkanlardan da faydalanmayı ihmal etmiyor. BMW Group, 2021’in başından itibaren güneş enerjisinin elektriğe dönüştürülmesiyle üretilen alüminyumları satın alıyor. Alüminyum üretimi oldukça fazla enerji tükettiğinden, bu süreçte çevre dostu elektrik kullanılması karbondioksit emisyonları açısından kayda değer bir düşüşe olanak tanıyor. Çevre dostu enerji, şirketin 2030 yılına kadar tedarikçi ağındaki karbondioksit emisyonlarını %20 oranında azaltma hedefine ulaşması için etkili bir kaldıraç olarak öne çıkıyor.
Bu doğrultudaki bir başka önemli adım ise üretimde geri dönüştürülmüş tungsten kullanımı. Oldukça sert ve demire kıyasla ısıya çok daha dayanıklı olan bu metal, üretim sürecinde çok önemli bir rol oynuyor. BMW Group’un kapalı bir malzeme döngüsü yaratma konusundaki hassasiyetinin, kullanılan tungsten miktarında yılda yedi tonluk bir düşüşle sonuçlandığını görüyoruz. Bu sayede, birincil tungsten kullanımına kıyasla enerji tüketimi %70 oranında, karbondioksit emisyonları ise yaklaşık %60 oranında azalıyor. Doğal kauçuk konusunu da ele alacak olursak, BMW Group’un sürdürülebilir doğal kauçuk üretimini desteklemek ve tropik yağmur ormanlarındaki biyolojik çeşitliliği korumak üzere Pirelli ve Birdlife International ile üç yıllık bir projeye başladığını da görüyoruz.
HEDEF: %100.
Dünyadaki ham madde rezervi maalesef sonsuz değil. Bu nedenle, yukarıda bahsettiğimiz türdeki girişimler günümüzde her zamankinden daha önemli bir hale gelmiş durumda. Bunun bilincinde olan BMW, atık miktarını mümkün olduğunca azaltan süreçlere geçmek için tutarlı bir şekilde çalışıyor. Şirket 2020 yılında, üretilen otomobil başına açığa çıkan CO2 emisyonu miktarını 2006’ya kıyasla %78 oranında azaltmayı başarmış durumda. Günümüzde BMW otomobilleri %95 oranında geri dönüştürülebilir şekilde tasarlanıyor ve kullanılan yüksek gerilimli bataryalar da %90 oranında geri dönüştürülebiliyor. Bununla birlikte, BMW Group kendine daha da yüksek hedefler belirliyor. Bu hedefler doğrultusunda, yeni çıkarılan madenler yalnızca başka bir alternatif olmaması durumunda kullanılabiliyor. BMW i Vision Circular, döngüsel ekonomiyi temel alan bir otomobilin gerçekte nasıl görünebileceğine dair bir ön fikir sunuyor. %100 oranında geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanıldığı konsept otomobil yine %100 oranında geri dönüştürülebiliyor ve BMW Group’un dünyanın en sürdürülebilir otomobil üreticisi olma tutkusunun somut örneğini oluşturuyor.
* Yazar: Ben Seegatz; Fotoğraflar: BMW; Video: BMW; Kolajlar: Carolin Wabra | Yazı için kaynak: https://www.bmw.com/en/magazine/sustainability/how-bmw-protects-our-environment.html