RODERICK PIJLS İLE
UÇURTMA SÖRFÜNÜN DERİNLİKLERİNE.

Roderick Pijls, uçurtma sörfü ile ilgili ilk dersine katıldığında henüz 15 yaşındaymış. Bu, onun için ömür boyu sürecek bir tutkunun başlangıcı olmuş. 29 yaşındaki Hollandalı sporcu o günden bu yana İzlanda’daki bir volkanik kraterde, Tanzanya’da suyun 140 °F sıcaklığa ulaştığı zehirli bir gölde ve kuzey ışıklarının altında yüzen buz kütleleri arasında uçurtma sörfü yapıyor. Rüzgar ve su gibi doğa güçlerinin arasında kendini evinde hissettiğini söyleyen Roderick Pijls, fark yaratma amacına ulaşmak için dünyanın en olağanüstü yerlerini arıyor. Uçurtma sörfünü kullanarak doğanın güzelliğine ve aynı zamanda kırılganlığına dikkat çeken sporcu, insanları dünyaya özen göstermeleri ve sürdürülebilir tercihlerde bulunarak dünyayı korumaları için bilinçlendirmeyi hedefliyor. Roderick Pijls, bu bakımdan önemli bir örnek konumunda. Sporcu, yakın tarihli bir proje kapsamında okyanusu bir yelkenli ile geçip yolun geri kalanını elektrikli tren ve elektrikli bir otomobil ile katederek Hollanda’dan Lofoten adalarına uzanan karbonsuz bir yolculuğa imza attı ve şimdiyse bir sonraki büyük meydan okumasına hazırlanıyor. Uçurtma sörfünün, yani kitesurfingin tarihte ilk kez olimpiyat takviminde yer alacağı 2024 Paris Olimpik Oyunları’nda bu sporu temsil etmeyi ve mesajını insanlara iletmeyi planlıyor. Uçurtma sörfü yapmak üzere tamamen elektrikli Yeni BMW iX3 ile denize doğru çıktığımız sportif bir yolculuk sırasında Roderick Pijls ile sohbet etme fırsatını yakaladık.

2024 yılında tarihte ilk kez, uçurtma sörfü olimpiyat oyunları arasında yer alacak. Bu konudaki planınız nedir?
Roderick Pijls: Sporumu günümüzün küresel anlamdaki en önemli platformunda temsil edecek olmaktan son derecede gururluyum. Bu benim için büyük bir motivasyon kaynağı. Şu sıralar hazırlık sürecinin ortasındayım. Zamanımın çoğunu su üzerinde geçiyorum, teknikler hakkında araştırma yapıyorum ve müsabakaları seyrediyorum. Bu, benim için bir adaptasyon anlamına geliyor çünkü normal koşullar altında dalgalara odaklanmaya alışkınım. Ancak olimpiyatlar söz konusu olduğunda işin içine hız da giriyor. Tıpkı denizcilerin yaptığı gibi, şamandıralarla işaretlenmiş bir parkur bizi bekliyor. Bunun için spesifik teknikler lazım, pozisyonumu koruyarak yarışı tamamlamam gerek. Teknikler ve ekipman konusunda uzmanlaştığımı söyleyebilirim ancak bu çekişme yepyeni bir meydan okuma olacak. Aslına bakarsanız tam olarak istediğim de bu. Zirvede olduğunuzda ve kendinizi sürekli olarak disiplininizin en iyileri ile kıyasladığınızda bir anda tekrardan acemi olmak insana kendini iyi hissettiriyor.

Suyla olan özel ilişkiniz ne zaman başladı?
Pijls: 15 yaşımdayken kitesurfing’i keşfetmeden önce çim hokeyi oynuyordum. Derken uçurtma sörfü beni tamamen etkisi altına aldı. Artık, karada geçirdiğimden daha fazla zamanı su üzerinde geçiyorum. Su üzerinde olmayı ve istediğim her şeyi yapma özgürlüğüne sahip olduğumu hissetmeyi seviyorum. Burada hiçbir sınır yok. Durmanızı söyleyen kırmızı trafik ışıkları yok, oyun sahasının sınırlarını belirleyen çizgiler yok. Ne yapmam veya yapmamam gerektiğini söyleyen kimse yok. Bu özgürlük hissi bana oldukça çekici geliyor. Okyanus ve su adeta ikinci evim, bir anlamda güvenli bölgem haline geldi. Suyun üzerindeyken kendimi yeni meydan okumalarla yüzleşmeye hazır hissediyorum. Deniz asla aynı kalmaz, pek çok farklı yüzü vardır. Koşullar sürekli olarak değişir. Sörfün üzerinde her çıktığımda farklı ve yeni bir deneyim yaşıyorum. Doğa güçleri ile oynamak hoşuma gidiyor. Ancak onlarla savaşmıyorum, onları değiştirmeye ya da evcilleştirmeye çalıştırmıyorum. Her şey onlara kenetlenip birlikte hareket edebilmekle ilgili. Doğanın devasa sahnesinde ne kadar önemsiz bir rol oynadığınızı fark ettiğinizde gerçek anlamda yaşadığınızı hissediyorsunuz.

Volkanik kraterler ve buz kütleleri uçurtma sörfü için etkileyici ortamlar oluşturuyor. Sporunuzu sadece birkaç kişinin gidebildiği yerlerde icra etmek kendinizi özel hissetmenizi sağlıyor mu?
Pijls: Kesinlikle. Bu tür yerlerde performansımın zirvesine çıkmıyorum, aslında tam tersine. Ancak konunun bununla ilgisi yok. Yabancısı olduğum ve bazen son derece zorlayıcı olabilen zeminlerde kendimi evdeymiş gibi hissetmekten keyif alıyorum. Doğanın sizi çevrelediğini bilmek, doğayla bir araya gelmek heyecan verici, tarifi olmayan bir his. Sporum sayesinde gezegenin çeşitliliğini bu kadar yoğun şekilde deneyimleyebilmek kendimi bir anlamda mütevazı hissetmeme neden oluyor ve beni derinden etkiliyor. Bu sayede kendimi içinde yaşadığım ortam konusunda çok daha bilinçli hissediyorum. Bazı şeylerin kıymetini bilmiyoruz ve bu tarz deneyimler her şeyin ne denli olağanüstü olduğunu anlamanıza yardımcı oluyor. Çevreye duyduğum saygıyı diğer insanlarla paylaşmak istiyorum.

Aynı zamanda hobiniz olan bir mesleği doğada, açık havada icra etmek oldukça ilham verici olsa gerek.
Pijls: Doğru. Her gün yeni bir maceraya atılıyorum. Bazen 20 fitlik dalgalarla boğuşuyorum, bazen hemen yanımda bir balinanın yüzdüğünü fark ediyorum.

Hiç korkuya kapıldığınız oluyor mu?
Pijls: Neyse ki derin sulardan hiçbir zaman korkmadım. Yakınımda köpek balıklarının yüzdüğünü bilsem bile korkuya kapılmıyorum. Bunu daha çok doğaya ve doğanın güçlerine karşı duyduğum alçak gönüllü saygıyla bağdaştırıyorum. İçim derin bir saygıyla doluyor, buranın benim değil, onların ortamı olduğunu biliyorum.

Sizi cezbeden şey sörf tahtanız ve uçurtmanız ile bu bilinmeyeni keşfetmek mi?
Pijls: Evet. Uçurtma sörfü benim için macera anlamına geliyor. Adrenalin. Hayatta bir kez karşınıza çıkan deneyimler. Ancak aynı zamanda deneyimlerimin, yolculuğumun ve mesajımın insanlara ulaşabileceğini hissediyorum. İnsanların dikkatini, ihtiyaç duyduğumuz ve korumamız gereken bu büyülü yerlere çekmek istiyorum.

Peki bu yerleri nasıl buluyorsunuz?
Pijls: Sosyal medyadaki doğa fotoğrafçılarını takip ediyorum ve ilhamımı onlardan alıyorum. Bazı zamanlar ise saatlerimi Google Maps’te keşif yaparak geçiriyorum. Örneğin, İzlanda’da en sevdiğim yerlerden birini bu şekilde keşfettim. Aynı zamanda haberleri ve televizyon belgesellerini de takip ediyorum. Edindiğim tüm izlenimleri bir yapılacaklar listesi oluşturmak için kullanıyor ve daha sonra bu listedeki her şeyi teker teker gerçekleştiriyorum. Düzgün iletişim ve koordinasyon oldukça önemli. Gittiğim yerlerde yerel yetkililerle ve halkla sürekli bir iletişim içinde oluyorum. Örneğin, Tanzanya’da suyun üzerine çıkmadan önce köydeki yaşlılarla sohbet ettik. Belirli kurallara uymazsam insanlara örnek olamayacağımı düşünüyorum.

Doğayı takdir etmek derinden hissettiğiniz bir duygu. Projelerinizden biri kapsamında bir yelkenli kullanarak Norveç’in kuzeyindeki Lofoten adalarına iklime zararsız bir seyahat gerçekleştirdiniz.
Pijls: Unutulmaz bir yolculuktu. Çocukluktan beri hayalini kurduğum kuzey ışıklarını görmek istiyordum. Maalesef iklim değişikliği bunu giderek daha zorlu hale getiriyor. Bu nedenle, bu maceramızda karbon ayak izimizi sıfırlamak istediğimizi en başından beri biliyorduk. Amacımızı destekleyen bir kaptan buldum ve sabah saat 10’da yelkenli ile Hollanda’dan açıldık. Çekim ekibim ile beraber daha önce hiç yelkenlide seyahat etmemiştik. Akşam saat 8 civarı kaptan halatı elime verdi ve yelkenlinin tüm kontrolünün bende olduğunu söyledi. Belki de koşulların oldukça olağanüstü olmasından ötürü o gece hayatımdaki en özel deneyimlerden birini yaşadım. Suyun ortasında adeta tek başımızaydık. Gökyüzü berraktı, nereye baksanız dakika başı kayan bir yıldınız görebiliyordunuz. Ancak denizin diğer yüzünü de deneyimledik. Fırtına, yağmur, yükselen dalgalar, uykusuz geçen saatler... Oldukça yoğun ve ilham verici bir deneyimdi. Kendimi büyük bir bilinmeze doğru yolculuğa çıkmış modern çağın Colombus’u gibi hissediyordum. Karaya ayak bastığımızda hemen uykuya daldım ve saatler boyunca deliksiz uyudum. Daha sonra elektrikli bir trene bindik ve sonrasında da yolculuğun son ayağı için elektrikli bir otomobil kullandık. Sonunda başarmıştık.

Lofoten adaları boyunca elektrikli bir otomobil ile yolculuk etmek etkileyici bir deneyim olmalı.
Pijls: Büyüleyiciydi. El değmemiş, bozulmamış bir doğa içerisinde neredeyse tek başınızasınız. Sanki arka fonda bir film seti varmış gibi. Dağların ve hırçın bir denizin kenarında dolambaçlı yollar üzerinde ilerlemek tüm otomobil severlerin hayalidir. Her dönemecin ardından karşınıza yeni bir manzara çıkıyor, fotoğraf çekmek için mola veriyorsunuz ve yalnızca birkaç mil sonra tekrar durup yine fotoğraf çekmek istiyorsunuz.

Kitesurfing yapmak ile otomobil sürmek arasında bir paralellik olduğunu düşünüyor musunuz? Mesela, başlangıçtaki hızlanma hissi?
Pijls: Evet, kesinlikle. Dalganın geldiğini hissettiğiniz ve “açılma zamanının” geldiğine karar verdiğiniz o an gibi. Mauritius’ta hiç unutamadığım bir an yaşadım. Güneş gökyüzünde parlıyordu, su mavi kristal gibi berraktı ve büyük dalgalar vardı. Resif yüzeyin hemen hemen bir fit altındaydı. Bana doğru yaklaşan devasa dalgayı gördüğümde aklıma gelen ilk şey, sanırım bunu pas geçeceğim demek oldu. Ancak arkadaşlarım beni cesaretlendirdi ve atlamaya karar verdim. Her şeyin başladığı, enerji ve adrenalinin vücudunuzun kontrolünü devraldığı, özgürlüğü ve keyfi sonuna kadar yaşamaya başladığınız o an... Beni hayata bağlayan şeyler bunlar. Bazen, hava şartlarının pek de iyi olmadığı günlerde uçurtmamı alıp açık denizde sörf yapıyorum. Sörf tahtasının üzerinde oturup beni takip eden kuşları, fok balıklarını izliyor ve beni çevreleyen doğayı içime çekiyorum. Bu anlarda kendimi tam anlamıyla özgür hissediyorum. Yeni BMW iX3 ile bir yerlere gittiğimde de aynı şeyi hissediyorum. Spor modunu devreye alıp sesi kapattığınızda sürüş, rüzgarı arkanıza alarak kıyının on mil açığında yelkenli ile seyahat etmeye benziyor. Uçurtmama vuran güçlü rüzgar haricinde tam bir sessizlik içindeymişim gibi.

Karadaki ulaşım yönteminiz de bilinçli bir tercihin sonucu.
Pijls: Tercihlerimi daima bilinçli şekilde yapıyorum. Bir ürünün ne denli sürdürülebilir olduğunu öğrenmek istiyorum. Benim için bir markanın inandığı değerleri ve dünyaya yaptığı katkıyı bilmek de oldukça önemli. İşte tam olarak bu nedenle BMW kullanıyorum. Bataryada kullanılan ham maddelerden rüzgar ve güneş enerjisiyle desteklenen üretim sürecine ve geri dönüştürülmüş plastikten üretilen koltuk kılıflarına kadar üretim zincirinin tamamı boyunca sürdürülebilirliğe odaklanıyorlar.

Deneyimlerinizin insanları günlük yaşamlarında sürdürülebilir tercihler yapma konusunda bilinçlendirmesini umuyorsunuz…
Pijls: Evet, sporumu bir araç olarak kullanarak insanlara doğanın güzelliğini göstermek ve onları ne pahasına olursa olsun doğayı korumamız gerektiğine ikna etmek istiyorum. Diğer insanları örnek göstermek, “onlar bir şeyler yapmaya başladığında harekete geçeceğim” demek işin kolayına kaçmak anlamına geliyor. Ancak davranışlarımızı gözden geçirmek gibi küçük şeyler yaptığımızda bile büyük sonuçlar elde edebiliriz. İnsanlardan bir şeyler talep edebilecek durumda değilim, onlara esin kaynağı olmak ve onları motive etmek istiyorum. Önemli bir fark yaratmanın aslında ne kadar kolay olduğunu insanlara göstermek istiyorum. Sürdürülebilir tercihler yapmak o kadar da zor değil. Örneğin, alışverişe çıkarken kendi çantanızı yanınızda götürün, biftek yerine nohut köftesini veya vegan yiyecekleri deneyin ve mümkün olduğunda elektrikli ulaşımı kullanın. Bu dinamik geleceğe doğru adım atmaya benziyor, yeni bir şey ancak bir yandan da tanıdık. Tek yapmanız gereken düşünce yapınızı değiştirmek, cesur bir adım atmak ve başlamak. İçinde bulunduğumuz an, değişmek için en iyi zaman!