Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
“MAVİ ŞİMŞEK”.
Meryem Boz ile çok özel bir söyleşi.
Türk Milli voleybol oyuncusu Meryem Boz, Tokyo Olimpiyatları Avrupa Kıta Elemeleri’nin en değerli oyuncusu seçildi. Mavi saçları ve maçlarda sergilediği benzersiz performansıyla “Mavi Şimşek” olarak tanınan Boz ile saçlarıyla uyumlu BMW X1 eşliğinde çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik; kariyerini, olimpiyat serüvenini, hobilerini ve özgürlüğe dair düşüncelerini konuştuk.
05.05.2021
Tokyo Olimpiyatları’na gitmeye hak kazanan A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncularından Meryem Boz ile olimpiyatlar öncesinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Pasör çaprazı olarak görev alan başarılı voleybolcu, sporcu kimliğinin yanı sıra bateri çalıyor ve doğada özgürce vakit geçirmekten hoşlanıyor. Kurduğu Meryem Boz Spor Akademisi ile genç ve güçlü kadın sporcular yetiştirmeyi hedefleyen Boz, enerjisi hiç tükenmeyenlerden. Meryem Boz’a kendisi gibi stil sahibi, çevik ve özgür bir BMW X1 eşlik ediyor.
VİDEOYU İZLEYİN.
Voleybol oynamaya 12 yaşında başladın. Çocukluğundan bugüne geçirdiğin süreci, voleybolcu olmaya nasıl karar verdiğini biraz anlatır mısın?
Spor yapmaya ilkokulda masa tenisi oynayarak başladım. Çok hareketli bir çocuktum, yaşıtlarıma göre boyum da uzun olduğu için beden eğitimi dersini çok sevdiğimi hatırlıyorum. 12 yaşına geldiğimde beden eğitimi öğretmenimin beni yönlendirmesiyle de voleybol serüvenim başlamış oldu.
Ailemle birlikte Eskişehir’de yaşıyordum. Voleybola başlar başlamaz o dönemde gerçekleşen sporcu seçmelerine katıldım. Ankara ve İstanbul’daki spor kulüpleri, sporcu seçmeleri için Eskişehir’e geliyorlardı. İlk seçmelerde yaşımın küçük olması ve voleybola yeni başlamam nedeniyle ailem bu fikre sıcak bakmıyordu. 13 yaşına geldiğimde aynı seçmelere tekrar katıldım, bu kez aileme istekli olduğumu belirttim, ısrarlarım sonucunda da onları ikna ettim. 13 yaşımda ailemden ve Eskişehir’den ayrılarak Ankara’da İller Bankası’nda voleybol oynamaya başladım.
“Sevdiğiniz işi yapmak, ona emek harcamanıza ve daha iyisini yapmak istemenize yardımcı oluyor. Sizi motive ederek başarılı olmanıza katkı sağlıyor.”
Açıkçası ilk başta voleybol hakkında çok bir bilgim yoktu. İleride voleybolun benim mesleğim olacağını ve bu kadar çok seveceğimi bilmiyordum. Her yıl biraz daha voleybolun ne olduğunu ve voleybolu ne kadar çok sevdiğimi anlamaya başladım. Bir takım oyununda yer almak çok hoşuma gidiyordu. İller Bankası’nda oynamaya 8 yıl devam ettim. 8 yıl sonra, 22 yaşında Polonya’ya transfer olmamla birlikte hem sevdiğim işi yapıp hem de para kazanabileceğimi anladım. Bu tabii ki paha biçilemez bir duyguydu. Sevdiğiniz işi yapmak, ona emek harcamak ve daha iyisini yapmak istemenize yardımcı oluyor. Ayrıca sizi motive ederek başarılı olmanıza da katkı sağlıyor.
Voleybol oynamaya 12 yaşında başladın. Çocukluğundan bugüne geçirdiğin süreci, voleybolcu olmaya nasıl karar verdiğini biraz anlatır mısın?
Spor yapmaya ilkokulda masa tenisi oynayarak başladım. Çok hareketli bir çocuktum, yaşıtlarıma göre boyum da uzun olduğu için beden eğitimi dersini çok sevdiğimi hatırlıyorum. 12 yaşına geldiğimde beden eğitimi öğretmenimin beni yönlendirmesiyle de voleybol serüvenim başlamış oldu.
Ailemle birlikte Eskişehir’de yaşıyordum. Voleybola başlar başlamaz o dönemde gerçekleşen sporcu seçmelerine katıldım. Ankara ve İstanbul’daki spor kulüpleri, sporcu seçmeleri için Eskişehir’e geliyorlardı. İlk seçmelerde yaşımın küçük olması ve voleybola yeni başlamam nedeniyle ailem bu fikre sıcak bakmıyordu. 13 yaşına geldiğimde aynı seçmelere tekrar katıldım, bu kez aileme istekli olduğumu belirttim, ısrarlarım sonucunda da onları ikna ettim. 13 yaşımda ailemden ve Eskişehir’den ayrılarak Ankara’da İller Bankası’nda voleybol oynamaya başladım.
Açıkçası ilk başta voleybol hakkında çok bir bilgim yoktu. İleride voleybolun benim mesleğim olacağını ve bu kadar çok seveceğimi bilmiyordum. Her yıl biraz daha voleybolun ne olduğunu ve voleybolu ne kadar çok sevdiğimi anlamaya başladım. Bir takım oyununda yer almak çok hoşuma gidiyordu. İller Bankası’nda oynamaya 8 yıl devam ettim. 8 yıl sonra, 22 yaşında Polonya’ya transfer olmamla birlikte hem sevdiğim işi yapıp hem de para kazanabileceğimi anladım. Bu tabii ki paha biçilemez bir duyguydu. Sevdiğiniz işi yapmak, ona emek harcamak ve daha iyisini yapmak istemenize yardımcı oluyor. Ayrıca sizi motive ederek başarılı olmanıza da katkı sağlıyor.
Profesyonel spor kariyeri sana neler öğretti? İlk Milli Takım forması giydiğinde neler hissettin?
Profesyonel spor kariyeri içerisinde sadece sporcunun becerileri, kabiliyetleri ve başarıları yer almıyor. Arka planda çok ciddi bir çalışma söz konusu. Spor hayatınla normal hayatını uyumlaman gerekiyor. Performansı büyük ölçüde etkilediğinden yeme alışkanlıkları, uyku ve dinlenmeye dikkat etmek çok önemli. Tabii bunun yanı sıra eğlenmeye ve özel hayatıma da vakit ayırmaya özen gösteriyorum ama bir yerden sonra daha çok voleybola göre yaşamaya başlıyor insan.
İlk Milli Takım forması giydiğimde 14 yaşındaydım. Milli Takım seçmelerine gittiğim zamanı hatırlıyorum, aynı yaştaki bir sürü sporcuyla aynı hedef için seçmelere katılmak çok heyecanlıydı. Seçmelere katılan sporcular arasından ilk 14’e seçildiğimi öğrendiğimde ise çok mutlu olmuştum. Formamda ülkemin bayrağını taşıyacağım ve ülkemi temsil edeceğim için heyecanlı ve gururluydum.
2019’dan bu yana Aydın Büyükşehir Belediyespor’da takım kaptanı olarak forma giyiyorsun. Geçtiğimiz sezonda unutamadığın bir anın var mı?
Aydın Büyükşehir Belediyespor’da oynarken kendimi daima bir aile içerisindeymiş gibi hissettiğimi söyleyebilirim. Takım arkadaşlarımla hep bir arada vakit geçirebiliyoruz, yöneticiler de voleybolla çok ilgili, antremanlarımızı sık sık ziyaret ediyorlar.
Ocak ayında olimpiyat elemelerinden döndüğümüzde İstanbul’da çok güzel bir törenle karşılanmıştık. 3 ya da 4 gün sonra Aydın’da maça çıkmak üzereydim. O gün sahaya çıkarken salona kocaman, formalı bir fotoğrafımın asılı olduğunu gördüm. Sahaya adımımı atar atmaz da bütün tribün tarafından alkışlanmaya başladım. Seyirci hep bir ağızdan “Mavi Şimşek!” diye bağırıyordu, tüylerimin diken diken olduğunu hatırlıyorum. Çok mutlu olmuştum ve gururlanmıştım da.
A Milli Kadın Voleybol Takımı, Tokyo Olimpiyatları’na gitmeye hak kazandı. Bu konuda neler hissediyorsun?
Tokyo Olimpiyatları’na gitmemizin de bir arka planı var. Olimpiyat elemelerini geçebilmek ve olimpiyata gidebilmek için son 4 yıldır çok yoğun bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu benim ilk olimpiyatım olacak. Her sporcunun bir hedefi vardır, bu da benim en üst hedeflerimden birisiydi. İlk olimpiyatım olacağı için hem çok mutluyum hem de çok heyecanlıyım aslında. İlk defa böyle bir atmosfer içerisinde olacağım, olimpiyat köyünü bütün sporcularla birlikte deneyimleyecek olmanın heyecanını tarif edemiyorum. Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.
2020 CEV Tokyo Olimpiyatları Avrupa Kıta Elemeleri’nin en değerli oyuncusu (MVP) olarak seçildiğini öğrendiğinde neler hissettin?
Avrupa Kıta Elemeleri’nde “en iyi orta oyuncu”, “en iyi pasör” gibi çeşitli kategorilerde en değerli oyuncular seçiliyordu. Bizim takımımızdan da bir iki arkadaşımız seçilmişti. Onlar adına çok sevinmiştim, “ne güzel takım arkadaşlarım sayesinde ülkemizin adı tekrar duyuldu” diye düşünüyordum. MVP ödülü ise daha açıklanmamıştı, “acaba bana gelir mi” diye sadece içimden geçirdiğimi söyleyebilirim. Olimpiyat elemelerinden sonra ailemi ziyaret etmeye Eskişehir’e, oradan da maça çıkmak üzere Aydın’a doğru yola çıkmıştım. MVP ödülünü aldığım haberini de yolda öğrendim. Özellikle olimpiyat öncesi, Avrupa’da MVP olarak seçildiğim için çok gururluydum. İlk olarak ailemi aradım, onların da ne kadar mutlu olduklarını anlatamam.
MVP seçildikten bir süre sonra Eskişehir’e ziyarete gittim. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı ve sanatçı Yılmaz Büyükerşen beni atölyesine davet etti ve benim balmumu heykelimi yapmak istediğini söyledi. Ben de çok mutlu olarak bu teklifi kabul ettim. Türkiye üzerinde ilk kadın sporcu balmumu heykeli olacak çalışma şu an yapım aşamasında, olimpiyatlara gitmeden tamamlanması planlanıyor.
Yoğun ve düzenli bir antreman takvimin var; müsabakalardan önce kendini zihinsel olarak nasıl hazırlıyorsun?
Ben çok stresli bir insan değilim, stresi yoğun olan anlarda da hep kolay bir çözüm bulup sakin kalabilen biriyim. Bu nedenle maça çıkarken de antremanmış gibi düşünüyorum. Açıkçası ekstra bir hazırlık yapmıyorum, antremana nasıl hazırlanıyorsam, maça giderken de aynı rutinime devam ediyorum. “Bugün maç var, daha erken yatmalıyım, daha erken kalkmalıyım!” gibi kendimi strese sokacak düşüncelerim yok. Antremanmış gibi düşünüp hazırlandığım için daha rahat çıkıyorum maça. Hangi maç olursa olsun stres yapmıyorum, keyif alarak oynamaya çalışıyorum. Bu şekilde bir yaklaşımla maça çıkmanın güzel sonuçlara etki edeceğini de düşünüyorum. Takım arkadaşlarıma da bunu yansıtıyorum, stresli olanlar böylelikle biraz daha rahatlamış oluyor.
Antremanda zaten çok fazla tekrar yapılıyor, yapılan pratikleri çıkıp maçta uygulamak gerekiyor. Ekstra stres yüklemeye gerek yok. Benim için maçın tek farkı seyirci faktörü, o da pozitif yönde. Seyirci olduğu zaman oynamak çok daha keyifli oluyor, sayı aldıktan sonra onların hep birlikte sevinmeleri, salondaki alkış sesleri daha da motive olmanıza yardımcı oluyor.
Polonyalı Atom Trefl Sopot ve Taylandlı Nakhonnon gibi takımların formalarını giydin. Yurt dışında çalışmak kariyerine ne gibi katkılar sağladı?
Erken yaşta gitmemin çok faydalı olduğunu düşünüyorum. 8 yıllık İller Bankası serüveninden sonra yurt dışına çıkıp, farklı milletlerden antrenör ve ekiple birlikte çalışmak bana hem voleybol, hem de karakterimin oluşumu açısından çok şey kattı diyebilirim. Başka bir katkısı da ülkeye döndükten sonra takımdaki yabancı arkadaşlarımı daha farklı şekilde anlayabilmem yönünde oldu. Çoğu ailesinden ayrılarak, dilini bilmediği bir ülkeye geliyor. Önceden de yardım ediyordum tabii ama benzer bir deneyimi yaşadıktan sonra onlara daha çok yardımcı olmaya çalışıyorum.
“Meryem Boz Akademisi’nde tek amacımız spor değil, güçlü kadınlar yetiştirebilmeyi de hedefliyoruz.”
2020’de Eskişehir’de Meryem Boz Spor Akademisi’ni kurdun. Çocuk ve gençlere voleybol sevgisini aşıladığın bu girişimin arkasında ne yatıyor?
Evet kurduk ama pandemi nedeniyle açılışını erteledik. Zamanında birlikte voleybol oynadığım eski voleybolcu Gözde Yorgun ve eski Milli voleybolcu Merve Gülaç’la birlikte, üç girişimci kadın olarak Meryem Boz Spor Akademisi’ni kurduk.
Amacımız yeni nesillere sporu aşılamak ve geleceğimizin güçlü kadınlarını yetiştirebilmek. Meryem Boz Akademisi’nde tek amacımız spor değil, spor dışında da güçlü kadınlar yetiştirebilmeyi hedefliyoruz. Pandemi biter bitmez hemen başlamak istiyoruz, çok heyecanlıyız. Eskişehir’de açılacağını duyan çocuklar da çok heyecanlı. Özellikle, son iki yıldır çok büyük bir talep var, hatta bu talepleri karşılama noktasında yetişebilir miyiz, bilemiyorum.
Biraz da Voleybol dışındaki Meryem’i tanıyalım. Bateri çalıyorsun, yoga yapıyorsun… Aydın’da bir gününün nasıl geçtiğini anlatmak ister misin?
Bateri çalmayı çok seviyorum, İstanbul’da oynuyorken çok iyi bir hocadan dersler de alıyordum. Bayağı ilerlemiştim aslında ama bateri çalmak da voleybol oynamaya benziyor. Her gün çalışmak, tekrar etmeniz gerekiyor. Bıraktığınız zaman en başa dönüyorsunuz. Örneğin voleybolda aylarca tatil yaptığımız bir zaman dilimi yok, sezon bittikten sonra bir hafta ya da 10 gün dinlenip, sonra tekrar antremanlara dönüyoruz. Bateri çalmak da bu noktada birebir aynı. İleride İstanbul’da oynarsam tekrar derslere başlamayı düşünüyorum, çünkü bateri çalmaktan çok büyük keyif alıyorum.
Aydın’da doğa içerisinde vakit geçirmekten hoşlanıyorum. Boş zamanlarımda da genelde takım arkadaşlarımla deniz kenarında vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Pandemi nedeniyle her yer kapalı olduğundan, kendi sandalye ve kahvelerimizi alıp, sahil kenarında dinlenmeye gidiyoruz.
Polonyalı Atom Trefl Sopot ve Taylandlı Nakhonnon gibi takımların formalarını giydin. Yurt dışında çalışmak kariyerine ne gibi katkılar sağladı?
Erken yaşta gitmemin çok faydalı olduğunu düşünüyorum. 8 yıllık İller Bankası serüveninden sonra yurt dışına çıkıp, farklı milletlerden antrenör ve ekiple birlikte çalışmak bana hem voleybol, hem de karakterimin oluşumu açısından çok şey kattı diyebilirim. Başka bir katkısı da ülkeye döndükten sonra takımdaki yabancı arkadaşlarımı daha farklı şekilde anlayabilmem yönünde oldu. Çoğu ailesinden ayrılarak, dilini bilmediği bir ülkeye geliyor. Önceden de yardım ediyordum tabii ama benzer bir deneyimi yaşadıktan sonra onlara daha çok yardımcı olmaya çalışıyorum.
2020’de Eskişehir’de Meryem Boz Spor Akademisi’ni kurdun. Çocuk ve gençlere voleybol sevgisini aşıladığın bu girişimin arkasında ne yatıyor?
Evet kurduk ama pandemi nedeniyle açılışını erteledik. Zamanında birlikte voleybol oynadığım eski voleybolcu Gözde Yorgun ve eski Milli voleybolcu Merve Gülaç’la birlikte, üç girişimci kadın olarak Meryem Boz Spor Akademisi’ni kurduk.
Amacımız yeni nesillere sporu aşılamak ve geleceğimizin güçlü kadınlarını yetiştirebilmek. Meryem Boz Akademisi’nde tek amacımız spor değil, spor dışında da güçlü kadınlar yetiştirebilmeyi hedefliyoruz. Pandemi biter bitmez hemen başlamak istiyoruz, çok heyecanlıyız. Eskişehir’de açılacağını duyan çocuklar da çok heyecanlı. Özellikle, son iki yıldır çok büyük bir talep var, hatta bu talepleri karşılama noktasında yetişebilir miyiz, bilemiyorum.
Biraz da Voleybol dışındaki Meryem’i tanıyalım. Bateri çalıyorsun, yoga yapıyorsun… Aydın’da bir gününün nasıl geçtiğini anlatmak ister misin?
Bateri çalmayı çok seviyorum, İstanbul’da oynuyorken çok iyi bir hocadan dersler de alıyordum. Bayağı ilerlemiştim aslında ama bateri çalmak da voleybol oynamaya benziyor. Her gün çalışmak, tekrar etmeniz gerekiyor. Bıraktığınız zaman en başa dönüyorsunuz. Örneğin voleybolda aylarca tatil yaptığımız bir zaman dilimi yok, sezon bittikten sonra bir hafta ya da 10 gün dinlenip, sonra tekrar antremanlara dönüyoruz. Bateri çalmak da bu noktada birebir aynı. İleride İstanbul’da oynarsam tekrar derslere başlamayı düşünüyorum, çünkü bateri çalmaktan çok büyük keyif alıyorum.
Aydın’da doğa içerisinde vakit geçirmekten hoşlanıyorum. Boş zamanlarımda da genelde takım arkadaşlarımla deniz kenarında vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Pandemi nedeniyle her yer kapalı olduğundan, kendi sandalye ve kahvelerimizi alıp, sahil kenarında dinlenmeye gidiyoruz.
Seni “Mavi Şimşek” olarak tanıyoruz, saçların ve BMW X1’in rengi birbirine çok yakışmış! BMW X1 nasıl bir deneyim yaşatıyor?
BMW X1’in rengiyle saçımın tonları hemen hemen aynı, bu nedenle ilk olarak rengine bayıldım diyebilirim. Yepyeni bir konsolu var, teknoloji gerçekten de çok ilerlemiş. Her gün yeni bir özelliğini keşfediyorum ve heyecanlanıyorum. Cam tavanını da çok seviyorum, baktıkça insanın içine ferahlık veriyor. Deniz kenarına gitmek istediğimde otomobili kumsala çekip denize girebiliyorum mesela. Her otomobille kumsala gitmek mülkün olmuyor. Yani her anlamdan hayatımı kolaylaştırdığını söyleyebilirim.
1.90 boyunda olmam nedeniyle de genellikle otomobillerin koltuklarında sıkıntı yaşayabiliyorum. BMW X1 bu konuda da çok konforlu, rahatça oturup kullanabiliyorum, oldukça geniş bir otomobil. Aydın, İstanbul ve Eskişehir arasında uzun seyahatler yaptığım için konfor benim için çok önemli. Milli Takım dönemi başladığında İstanbul’da otelde kalıyorum, haliyle dolabımı bagajıma aktarıyorum. BMW X1 geniş bagajı ve sağladığı konforla bir yerde evim gibi oluyor.
“Özgür olmak, kısıtlanmadan cesaretle istediğini yapabilmek, her insana mutluluk verir. Özellikle biz kadınlar için kısıtlanmadan yaşamak, istediğini söyleyebilmek, istediğin yerde istediğin şeyi giyebilmek ve istediğin sporu yapabilmek çok önemli.”
BMW X1 de senin gibi tam bir özgür ruh: Özgürlük senin için neler ifade ediyor?
Özgürlük, özgür olmak, kısıtlanmadan istediğini yapabilmek, her insana mutluluk verir diye düşünüyorum. Ve tabii ki cesaretle birlikte. İstediğim zaman istediğim yere cesaretle gidebilmek benim için çok değerli. Ormana gitmek istiyorum, otomobilime binip gidebiliyorum, BMW X1’in bana bu konuda uyum sağladığını düşünüyorum.
Özellikle biz kadınlar için özgürlük çok önemli, kısıtlanmadan yaşamak, istediğini söyleyebilmek, istediğin yerde istediğin şeyi giyebilmek ve istediğin sporu yapabilmek...
Özgürlük demişken… Türkiye'de kadın sporcu olmanın ne gibi avantaj ve zorlukları var? Senden dinleyebilir miyiz?
Türkiye’de kadın olmak her anlamda zaten zor. Voleybolcu olarak ise bir futboldaki kadar değer gördüğümüzü düşünmüyorum, özellikle medya üzerinde. Tabii zamanla bu anlayışın değiştiğine de şahit oluyoruz. Bizler başarı elde ettikçe, kadın sporcuların yetkinliklerini hem ülkemize hem de dünyaya göstermiş oluyoruz.
Takım sporu olarak da voleybol ülkemizdeki en başarılı branşlardan biri olarak görülüyor. Gerek kulüpler, gerekse Milli Takım olarak global müsabakalarda ülkemizi başarılı bir şekilde temsil edebiliyoruz. Bu nedenle Türkiye’de oynayan bir voleybolcu olarak avantajlı olduğumu düşünüyorum, hem sesimi duyurabiliyorum hem de başarı elde edebiliyorum.
Seni “Mavi Şimşek” olarak tanıyoruz, saçların ve BMW X1’in rengi birbirine çok yakışmış! BMW X1 nasıl bir deneyim yaşatıyor?
BMW X1’in rengiyle saçımın tonları hemen hemen aynı, bu nedenle ilk olarak rengine bayıldım diyebilirim. Yepyeni bir konsolu var, teknoloji gerçekten de çok ilerlemiş. Her gün yeni bir özelliğini keşfediyorum ve heyecanlanıyorum. Cam tavanını da çok seviyorum, baktıkça insanın içine ferahlık veriyor. Deniz kenarına gitmek istediğimde otomobili kumsala çekip denize girebiliyorum mesela. Her otomobille kumsala gitmek mülkün olmuyor. Yani her anlamdan hayatımı kolaylaştırdığını söyleyebilirim.
1.90 boyunda olmam nedeniyle de genellikle otomobillerin koltuklarında sıkıntı yaşayabiliyorum. BMW X1 bu konuda da çok konforlu, rahatça oturup kullanabiliyorum, oldukça geniş bir otomobil. Aydın, İstanbul ve Eskişehir arasında uzun seyahatler yaptığım için konfor benim için çok önemli. Milli Takım dönemi başladığında İstanbul’da otelde kalıyorum, haliyle dolabımı bagajıma aktarıyorum. BMW X1 geniş bagajı ve sağladığı konforla bir yerde evim gibi oluyor.
BMW X1 de senin gibi tam bir özgür ruh: Özgürlük senin için neler ifade ediyor?
Özgürlük, özgür olmak, kısıtlanmadan istediğini yapabilmek, her insana mutluluk verir diye düşünüyorum. Ve tabii ki cesaretle birlikte. İstediğim zaman istediğim yere cesaretle gidebilmek benim için çok değerli. Ormana gitmek istiyorum, otomobilime binip gidebiliyorum, BMW X1’in bana bu konuda uyum sağladığını düşünüyorum.
Özellikle biz kadınlar için özgürlük çok önemli, kısıtlanmadan yaşamak, istediğini söyleyebilmek, istediğin yerde istediğin şeyi giyebilmek ve istediğin sporu yapabilmek...
BMW X1 de senin gibi tam bir özgür ruh: Özgürlük senin için neler ifade ediyor?
Özgürlük, özgür olmak, kısıtlanmadan istediğini yapabilmek, her insana mutluluk verir diye düşünüyorum. Ve tabii ki cesaretle birlikte. İstediğim zaman istediğim yere cesaretle gidebilmek benim için çok değerli. Ormana gitmek istiyorum, otomobilime binip gidebiliyorum, BMW X1’in bana bu konuda uyum sağladığını düşünüyorum.
Özellikle biz kadınlar için özgürlük çok önemli, kısıtlanmadan yaşamak, istediğini söyleyebilmek, istediğin yerde istediğin şeyi giyebilmek ve istediğin sporu yapabilmek...
Özgürlük demişken… Türkiye'de kadın sporcu olmanın ne gibi avantaj ve zorlukları var? Senden dinleyebilir miyiz?
Türkiye’de kadın olmak her anlamda zaten zor. Voleybolcu olarak ise bir futboldaki kadar değer gördüğümüzü düşünmüyorum, özellikle medya üzerinde. Tabii zamanla bu anlayışın değiştiğine de şahit oluyoruz. Bizler başarı elde ettikçe, kadın sporcuların yetkinliklerini hem ülkemize hem de dünyaya göstermiş oluyoruz.
Takım sporu olarak da voleybol ülkemizdeki en başarılı branşlardan biri olarak görülüyor. Gerek kulüpler, gerekse Milli Takım olarak global müsabakalarda ülkemizi başarılı bir şekilde temsil edebiliyoruz. Bu nedenle Türkiye’de oynayan bir voleybolcu olarak avantajlı olduğumu düşünüyorum, hem sesimi duyurabiliyorum hem de başarı elde edebiliyorum.
#yalnizdegilsin sloganıyla başlattığın bir de sosyal sorumluluk projen var, biraz bahsedebilir misin?
Günlük hayatta da okulda da yalnız hisseden çocuklarımız var. Ailesini kaybetmiş, yetiştirme yurdunda kalan, olanakları olmayan ve böylelikle yavaşça toplumdan soyutlanan çocuklar bunlar. #yalnizdegilsin sloganı ile çocukları takım sporlarına yönlendirmeyi hedefliyoruz. Çünkü takım sporu yaptığın zaman illa ki takım arkadaşların bir şekilde yanında oluyor. Toplumdan soyutlanmış çocukların sahada asla yalnız olmayacaklarını göstermek istiyoruz.
Projenin altında çok fazla şey yatıyor. Eğer akademi başlayabilseydi bunu insanlara göstermeyi planlıyorduk. Pandemi sonrası akademiyi açtığımızda yetiştirme yurduna giderek; orada spor yapmak isteyen, voleybol sevgisi olan çocuklara akademimizde yer vermek istiyoruz. Fiziksel kapasiteleri hiç önemli değil, oynamak istemeleri yeterli. Bunun yanı sıra olanakları kısıtlı olan ailelerin çocuklarına da akademide yer vermek istiyoruz. Biz Meryem Boz Spor Akademisi’nde kâr amacı gütmüyoruz. Herkese birazcık da olsa dokunabilmek istiyoruz.
Ayrıca sokak hayvanlarına da yardım ediyorsun. #birkaptamutluluk projeni anlatmanı istesek?
Bütün hayvanları çok seviyorum, bagajda mamayla gezenlerdenim. Pandemi döneminde sokağa çıkma kısıtlamaları varken mama ve suyu olmayan hayvanlar için bir kampanya gerçekleştirdik. İnsanlarımız sokaktaki dostlarımıza karşı çok duyarlı ama arada onları teşvik etmek, hatırlatmak da gerekiyor. Sosyal medya üzerinden #birkaptamutluluk projesini başlattık. Sokak hayvanlarına mama ve su koydukları kapların fotoğraflarını bize göndermelerini istedik, çekilişi kazanana da imzalı forma vereceğimizi açıkladık. Kampanya çok ilgi gördü, yoğun katılım gerçekleşti.
Son olarak voleybol kariyerinden sonraki planların neler? Daha başka projelerin var mı?
Akademi ile ilgili planladığımız projeleri geliştirmek istiyorum. Pandemi sonrası akademinin açılmasıyla, projeleri uygulamaya ve yavaş yavaş geliştirmeye başlayacağımızı düşünüyorum. Ayrıca kendimi de geliştirmek istiyorum, daha fazla neler yapabilirim, daha fazla çocuğa nasıl dokunabilirim, bu konu üzerine seminer ve eğitimlere katılmayı amaçlıyorum.
Akademiyi Eskişehir’de oturttuktan sonra ise aynı kalitedeki şubeleri başka şehirlere de taşımak istiyorum. Voleybolu bıraktıktan sonra antrenör olmayı düşünmüyorum, çalışmalarımı daha çok akademi tarafında ilerletmeyi istiyorum.
Meryem Boz hakkında.
3 Şubat 1988’de Eskişehir’de doğan Türk Milli Kadın Voleybolcu Meryem Boz, Aydın’da yaşıyor. 1.90 boyundaki başarılı voleybolcu, A Milli Kadın Voleybol Takımı ve Aydın Büyükşehir Belediyespor’da pasör çaprazı pozisyonunda görev alıyor. 12 yaşında başladığı voleybol kariyerine 14 yaşında ay yıldızlı formayı katan Boz, Tokyo Olimpiyatları Avrupa Kıta Elemeleri’nin en değerli oyuncusu (MVP) olarak seçilmesiyle başarılı kariyerine devam ediyor. “Mavi Şimşek” olarak tanınan Meryem Boz, mavi saçlarıyla uyumlu Metalik Misano Mavisi bir BMW X1 kullanıyor.