Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
KAHVERENGİ TABELALARIN İZİNDE:
KAŞ VE PATARA.
Bazen bir yere varmak için yola çıkarsınız ve hiç aklınızda yokken sizi maceraya davet eden kapılar çıkar. Bunlardan bazıları da geçmişe açılır. Bir bakmışsınız bir kahverengi tabela sizi baştan çıkarmış, siz de yoldan çıkmışsınız. Türkiye her adımda bizi şaşırtmaya hazır. Biz de kahverengi tabelaların yoldan çıkardığı bir ikiliye, gazeteci Mirgün Cabas ve sanatçı/rehber Kubilay Tunçer’e yeni yolculuklarında eşlik ediyoruz.
19.07.2021
Kahverengi Tabelaların İzinde’nin ikinci sezonunda yeni rotalar olarak karşımıza ilk olarak Kaş ve Patara çıkıyor. Kubilay Tunçer’in deyimiyle Fransız Rivierası’nı aratmayan bu bölge, pek çok antik kente de ev sahipliği yapıyor. Seyahati yalnızca hedefe ulaşmak değil keşif ve kat edilen her bir noktanın tarihinde yolculuğa çıkabilme şansı olarak görenler için biz de Cabas ve Tunçer’in izinde bu rotaların tarihi duraklarına Joy Blog’da biraz daha yakından bakmak istedik.
PHELLOS VE ANTIPHELLOS ANTİK KENTLERİ.
Likya (Lykia) tarihinden bahsetmek için ideal rotalar olan bu iki antik şehrin isimlerinin birbirini tamamlamasının nedeni “Taşlık ülke” anlamına gelen Phellos’un asıl kent, Antiphellos’un ise bu kentin limanı olarak kurulmuş olması. Ancak Helenistik Çağ’la birlikte Antiphellos, gelişiyor ve Phellos kendi kurduğu bu liman kentinin gelişimi sonucunda sönük kalıyor. Kale ve sur kalıntılarından ve düşmanın rahatça görülebileceği, geniş bir alana hakim bir bölgeye kurulmuş olmasından anlaşılacağı üzere Phellos Antik Kenti temel olarak savunma için inşa ediliyor. Günümüze kalan lahitler ve kabartmaların Likyalıların yaşam tarzı üzerine ipuçları sunduğu bölge, tarihseverlerin durup pek çok şey inceleme ihtiyacı hissedecekleri bir keşif alanı. Bölgedeki farklı dönemlere ait mezarlardan Akdam Dor Gömütü isimli mezarın içindeki el ele tutuşmuş kadın figürleri, Likya’da bir benzerinin bulunmaması açısından önem taşırken, Uzun Çarşı'nın girişindeki lahit üzerinde aslan başları bulunması nedeniyle, bilginin doğruluğundan emin olunmasa da Kral Mezarı olarak anılıyor.
“Taşlık ülke anlamına gelen Phellos asıl kent olarak, Antiphellos ise bu kentin limanı olarak kurulmuş.’’
Hızlı gelişimini sedir ağacı ticaretine borçlu olan Antiphellos Kenti’nde ise ziyaret edilmesi gereken ilk durak şüphesiz Anadolu'da denize dönük inşa edilmiş tek tiyatro olma özelliğini taşıyan antik tiyatro. Bölgenin yerel kesme kireç taşlarından yapılmış olan ve 3000 kişiyi ağırlayabilen yapı Helenistik döneme ait ve güneşin batışını izlemek için ideal. Tabii tüm bu keşifler sırasında Kaş'ın arkasındaki kayalık tepeye doğru konumlanan “Uyuyan Dev”i (dağlık alan) uyandırmamaya çalışmak gerekiyor. Bir efsaneye göre ise manzaradaki Uyuyan Dev siluetini görebilen kişilerin gerçek aşkı bulabilecek olanlar olduğu söyleniyor.
XANTHOS ANTİK KENTİ.
Likya’nın bu uzun süreli başkenti, kültürel ve politik başarıların yanı sıra savaşçı bir toplum olarak anılan Xanthos’un trajedisine de şahitlik ediyor. M.Ö. 546 senesinde Pers kumandanı Harpagos tarafından işgal edilen şehri uzun süre savunan ancak çaresiz kalan Xanthoslular, özgürlüklerinden vazgeçmemek adına kadın ve çocukları öldürüyor ardından da şehri ateşe veriyorlar. Bu trajedinin ardından Harpagos ordusu çekilince, hayatta kalan aileler tarafından yeniden inşa edilen şehir bir kez de M.Ö. 475 – 450 yılları arasında büyük bir yangına maruz kalıyor ve “modern” dünyaya uyum sağlayacak şekilde yeniden inşa ediliyor. M.Ö. 309 yılında Suriye Kralı 3. Antiokhos’un egemenliğini kabul etmek zorunda kalan şehir, tarihi boyunca farklı uygarlıkların göz koyduğu bir hedef konumunda ve bir anka kuşu gibi sıkça küllerinden yeniden doğuyor. Günümüze kalan Roma yapılarının çoğu ise M.Ö. 1. Yüzyılda Roma İmparatoru Marcus Antonius tarafından yeniden inşa edilmiş olanlar.
Antik kenti gezerken atlamamanız gereken noktalardan ilki, üzerinde yer alan kabartmaların orijinal hâlleri Londra Müzesi’nde sergilenen ve kabartmaların üzerindeki sembollerin ölülerin ruhlarını gökyüzüne taşıdıklarına inanılan “Harpy” anıtı. Harpy anıtının yanında bulunan ve kentin siluetini oluşturan "Pavaya Lahiti"nin üst kısmı ise Likyalıların, kıyamet günü her yeri sel basacağı ve mezardakilerin dirilerek bu ters kayığa bineceği inancına uygun olarak ters kayık biçimine sahip.
“Yan yana dizili Leto, Artemis ve Apollon tapınaklarının yakınında bulunan Grekçe, Aramice ve Likçe kitabe, Likya dilinin çözülmesinde büyük önem taşıyor ve bugün Fethiye Müzesi’nde sergileniyor.”
LETOON ANTİK KENTİ.
M.Ö. yedinci yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Letoon Antik Kenti, son derece yakın olan Xanthos’tan sonraki durağınız olabilir. Kelime anlamı Leto’nun yeri olan Letoon, Şair Ovidius’un anlattığı efsaneye göre Zeus’un yasak aşkı Leto’nun ikiz çocukları Artemis ve Apollon’u doğurduktan sonra geldiği yer olarak biliniyor. İlişkiye dair mitolojik hikayeler arasında; Zeus’un yasak ilişkiden doğacak çocukları Hera’nın gazabından korumak için Leto’yu buraya gönderdiği ve ikizleri Delos’ta doğuran Leto’nun bugün Leto tapınağının bulunduğu kaynağa yürüyüp burada çocuklarını yıkamasına izin vermeyen bölge halkını kurbağaya çevirdiği var. Hikayelere uygun olarak bölgedeki, yan yana dizili üç tapınak Leto, Artemis ve Apollon tapınakları olarak adlandırılıyor. Bu tapınakların yakınında bulunan Grekçe, Aramice ve Likçe kitabe, Likya dilinin çözülmesinde büyük önem taşıyor ve bugün Fethiye Müzesi’nde sergileniyor. Bölgede görülmesi görülebilecek diğer yapılar arasında ise Nymphe kültüne adanmış çeşme binası, Helenistik dönem tiyatrosu ve erken Hıristiyanlık dönemine ait kilise yer alıyor.
PATARA ANTİK KENTİ.
Likya'nın en önemli ve en eski şehirlerinden biri olan Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel öneminin yanı sıra Caretta-Carettaların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olma özelliğini taşıyor. Kumdan çok tozu andıran bembeyaz kumlarıyla 10 km boyunca devam eden bu sahil, günbatımının ardından yumurtlama ve üreme alanı olarak kaplumbağalara terk ediliyor. Patara’nın tarihsel yapılarına dönecek olursak Cabas ve Tunçer’in de ilk ziyaret ettikleri yer olan meclis binası ve tiyatro gibi anıtsal yapılar, dönemin imkansızlıkları içerisinde nasıl inşa edildiklerine dair soruları akla getirirken Roma Uygarlığı’na karşı hayranlık duyguları uyandırıyor. Hristiyanlar için önemli bir merkez olan Patara ayrıca "Noel Baba" olarak bilinen Saint Nicholaos’ın da doğum yeri olarak biliniyor.
Eğer kahverengi tabelaların izindeki bu keşifler ilginizi çektiyse BMW ile çıkılan bu keşif yolculuklarının devamının geleceğini de hatırlatalım ve sonraki rotanın Kuzey Ege olacağının müjdesini de verelim. Cabas ve Tunçer’in Kaş ve Patara’daki yolculuklarını izlemek ve yeni rotalardan haberdar olmak için BMW Türkiye Youtube kanalını takipte kalmayı unutmayın!
*