Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
EFSANELER ASLA ÖLMEZ.
Gülşah Güray, BMW 5 Serisi’nin evrimine
eşlik eden müzik olaylarını anlatıyor.
Radyo Eksen’in yayın yönetmeni ve çok sevilen sunucusu Gülşah Güray, BMW 5 Serisi’nin evrimine tanıklık eden yıllara ait müzik olaylarını BMW Joy Blog’da anlatıyor. Bu yazıda 5 Serisi’nin altıncı ve yedinci nesline ev sahipliği yapan yıllar ile günümüze ulaşıyor ve yazı dizimizi (şimdilik) tamamlıyoruz. Keyifli okumalar!
12.02.2021
Geçenlerde internette şöyle bir manşet görmüştüm; MTV 40 yaşında, 14 senelik müzik için teşekkür ederiz. Bu 14 yıllık dönemi siz gerçek müziğin, yaratıcılığın gerçekleştiğini düşündüğünüz bir aralığa sığdırabilirsiniz. Ancak ben son 20 yıldır içinden müziğin geçtiği yolların ucunda hep en iyisinin, en gerçeğinin önceden yapıldığı kapılara çıktığını görüyorum. Şarkıların telif haklarıyla ilgili haberleri okuyoruz. Başka bir şarkıdan alınan sample’lar, mahkemeler, davalar, birebir kopyalarla olayın yıllardır devam eden bir kandırmacaya dönüştüğünü görüyoruz. Artık üretim, yerini kolaycılığa, biraz da şov tarafına bıraktı. Bazen düşünüyorum ve yolumun Roald Dahl’in kitaplarının pek çoğunu yazdığı Buckinghamshire’daki evinin bahçesindeki o küçük kulübeye çıkacağını hissediyorum. Yaşarken ailesinin bile girmesine izin vermediği mekanına ulaşabilirsek, gerçek sanatın ve sanatçının tanımını doğru algılayabileceğimizi umuyorum.
2010’LAR
2010’lar pop müzik yıldızlarının parlama dönemiydi. Mesela Lady Gaga, Sam Smith, Billy Eilish, Rihanna, Sia, Katy Perry. Hepsinin de hip-hop tandanslı besteleri hareketi başlatıyordu. Müzik tarihinde ilk defa rap ve hip-hop, bu dönemde rock hegemonyasının önüne geçti. Nielsen’in 2017 yıl sonu raporunda müzik listelerindeki ilk 10 şarkının 8’inin hip-hop sanatçılarına ait olduğu yazıyordu. Yine aynı sene Grammy’lere aday olanların çoğu hip hop sanatçısıydı. Pastanın kalan kısmı da Latin müziğin elindeydi.
Rihanna, Lady Gaga, Sia ve elbette Billie Eilish…2010’lar pop müziğin parlama dönemiydi.
Müzik dinleme alışkanlıkları tamamen değişiyordu. Her ne kadar plak satışlarının artışından söz edilse de stream servisleri yarı açık bilgileriyle plak şirketleri de dahil piyasanın tüm kalelerini ele geçirmeye hazırlanıyordu. (Bir süre sonra o piyasanın %80’i bu servislerden sorulacaktı) Müziğe ulaşmak kolaylaştıkça sunulan hizmetin kalitesi de değişti. Tahammülü olmayanlar için şarkıların süreleri kısaldı. Bilgisayar ile prodüksiyon stüdyolarına, kendi şirketini kurma sistemiyle majör plakçılara olan ihtiyaç azaldı. Aslında tersinden bakarsanız aradaki bariyerler kaldırıldı da diyebilirsiniz.
Bu dönemi Billie Eilish ve şarkısı Bad Guy ile sürdürelim. İtiraf edeyim; Thom Yorke bir gün Billie Eilish konserine gidip, sahne arkasında ona “şu günlerde en ilginç şeyi sen yapıyorsun” demeseydi dikkatimi belki de hiç çekmeyecekti. Los Angeles’ta oyuncu bir anne babanın kızı olarak dünyaya gelen Billie, abisi Finneas O'Connell ile birlikte “Ocean Eyes” şarkısını internete yükledikten kısa bir süre sonra sokaktaki hemen herkesin saçı yeşil siyah olmuştu.
Bad Guy şarkısı ise bir çocuk kitabında veya filmindeki kötü adam olmak isteyen kızın başarısından başka bir şey değildi. “Hikayedeki kötü adam olmak istiyordum” diyen Billie Eilish bir çok ödülün de sahibi oldu. Bu ödüllerden biri de Yılın Grammy’siydi. Billie henüz 18 yaşındaydı ve tarihte bu ödülü kazanan en genç sanatçıydı. (Aynı sene, Akademi Ödül Töreni’nde, La La Land (Aşıklar Şehri) kazandığı 6 farklı daldaki heykelle de en fazla ödül alan film olmuştu.)
2020’LER
Günümüze geldiğimizde ise müzik piyasasının uzun süredir görmediği bir engelle karşılaştığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Tüm dünyayı etkileyen salgın hastalık müzik emekçilerini de tedirgin etti. Rahat olanlar evlerinde üretmeye devam, olmayanlar da mesleği bırakacağını iddia etti. Birçok konser mekanı, duruma dayanamayıp, kapılarını kapattığını üzülerek açıkladı. (Organizatörler 2021 için umutlu konuşurken, büyük festivallerin seneye yapılacağını duyuruyor. Katılımcılar ise aşı ile rahatlayacaklarını, eskisi gibi konsere gidebileceklerini düşünüyor.) Sosyal medyaya taşınan konserlere, yardım amacıyla düzenlenen etkinlikler eklendi. İzleyenlerin çoğu bunun nafile bir girişim olduğunu, asla gerçek konser deneyimini yaşatamayacağını söyledi. Bazıları sanatçıların evini, yaşadığı yeri görmek için bu konserleri izlediğini itiraf etti. Yani olayın sanattan çok magazin tarafı ağır bastı. O sırada Talking Heads solisti David Byrne ile yapılan ve “yeni normal” adıyla karşıladığı röportajını ve Patti Smith’in kızıyla kitabı hakkında konuşmasını telefonlarımızdan dinledik. Biz de durmadık ve radyo stüdyosunu eve taşıyıp instagram üzerinde BMW Home Studio adıyla yeni bir program geliştirdik (➜Programın ilk bölümünü BMW’nin Instagram hesabında hala izleyebilirsiniz.). “Yeni Normal” içinde Bill Gates’in 1996’da söylediği “İçerik Kraldır”ın değişmediğini fark ettik.
Peki önümüzdeki 10 yıl nasıl ilerleyecek? Şimdiden kestirmesi güç! Ama tarihten not çıkarmak gerekirse; her savaş/salgın/çöküş sonrası yeni bir tür veya akımın sanatta, edebiyatta, müzikte ortaya çıktığını biliyoruz. Yaratıcılığın bu sıkıntılı dönemlerde daha sıkı çalıştığını görüyoruz. Yaratıcılık tükendiğinde ise tekrarlar kendini gösterir. Geçen yüzyıldan kalma akımların tescillenmiş güzel yüzlerini biraz makyajla süsleyip yeniden piyasaya sürerler. Bu yaşadığımız son salgın döneminde, özellikle eve kapanan kişilerin, eskiye özlemini dijital müzik dinleme platformlarındaki eski zaman şarkılarına olan rağbetiyle ölçebiliyoruz. Aynı dönemi kendini geliştirmek için kullananların kolaya kaçmadan ve hatta tür arayışı içine bile girmeden, doğal bir yenilik doğuracaklarını düşünüyorum.
“Beethoven'ın yarım kalan 10. Senfonisi, ölümünün 250. yıl dönümünde yapay zeka kullanılarak yeniden yazılmaya başlandı. Duygu ve düşünceleri analiz ederek ortaya çıkarabilecek bestelerin kişiye özel hislerle yazılması artık bana bilim kurgu filmi gibi gelmiyor.”
Bir yandan makine öğrenmesi devam ediyor. Bundan 40-50 yıl önce bilgisayarlar pahalı ve sadece büyük şirketlerin, bankaların, hükümetlerin yeşil titrek ekranıydı. Şimdi ise otomasyonun yeni iş kolları yaratmaya devam edeceği ve herkes için refah sağlayacağı düşünülüyor. Makinelere karşı savaş açmak, görmezden gelmek burada yersiz ve hatta biraz Orta Çağ şövalyeliği gibi durabilir. Bu devrim tahminimizden daha hızlı gerçekleşebilir. Mesela insanların duygu ve düşüncelerini analiz ederek ortaya çıkarabilecekleri bestelerin kişiye özel hislerle yazılması bana bilim kurgu filminin giriş cümlesi gibi gelmiyor artık. Beethoven'ın yarım kalan 10. Senfonisi, ölümünün 250. yıl dönümünde yapay zeka kullanılarak yeniden yazılmaya başlandı. Makineler beste işini elimizden alsa da farklı iş kolları doğurur derken şarkıların süresi kısaldı. Dijital platformlar parçanın ilk 30 saniyesini dinleyen kişiyi algılayıp haneye dolarlı puanı yazdığı için yeni eserlerde intro kısmı artık neredeyse hiç yok! Yeni bir tür arayışından bahsederken daha önce tatmadığımız bir yazılımın içinden geçip, hiç görmediğimiz bir dönemin ortasında mı bulacağız kendimizi merak ediyorum. Tarih gerçekten hiç beklemediğimiz bir bölümden yazılmaya başladı ve biz buna şahitlik ediyoruz. Muhtemelen 1-2 sene içinde de bunun doğru olup olmadığını göreceğiz. Bu yeni 10 yılda algoritmaya kendini beğendirmeye çalışmadan, gerçek dinleyiciler için müzik üretilmesi dileğiyle...
Gülşah Güray
* İllüstrasyonlar: Mehmet Emin Karaaslan