Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
JEFF KOONS VE ALİ GÜRELİ’DEN
SANAT DOLU BİR SÖYLEŞİ.
Contemporary Istanbul’un 17. edisyonu hem uluslararası üne sahip sanatçı Jeff Koons'a hem de Koons’un özel olarak tasarladığı BMW M850i xDrive Gran Coupé modeline ev sahipliği yaptı ve “The 8 X Koons” herkesi kendine hayran bıraktı. Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, Tersane İstanbul’da düzenlenen çağdaş sanat fuarında Jeff Koons ile bir araya gelmenin yanı sıra, sanat dünyası ve bu dünyayı etkileyen teknolojik gelişmelere dair keyifli ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdi.
13.10.2022
Contemporary İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, bu yıl 17’ncisi düzenlenen çağdaş sanat fuarında Jeff Koons’a eşlik etmenin yanı sıra dünyaca tanınan sanatçı ile ziyaretçilerin de katılım sağladığı keyifli bir söyleşiye imza attı. Çağdaş sanatın hem dünyada hem de ülkemizdeki mevcut durumunun değerlendirildiği söyleşide; sanat endüstrisinin Batı'dan Doğu'ya yönelişi, dijital sanat, Koons'un sanatının yeni teknolojilerden nasıl etkilediği ve İstanbul’dan nasıl ilham aldığı üzerine konuşuldu.
17. CONTEMPORARY ISTANBUL’UN ÖNE ÇIKANLARI.
Jeff Koons’un özel olarak tasarladığı BMW M850i xDrive Gran Coupé ve tamamen elektrikli Yeni BMW i7 modellerinin sergilendiği, sanat dolu haftaya bu videoda göz atın.
Ali Güreli: Senin gibi büyük bir sanatçı ile şu anda burada, İstanbul’da birlikte olmak çok güzel ve gurur verici... O zaman sorularıma başlıyorum.
Jeff Koons: Sorularına başlamadan önce bir şey söyleyebilir miyim?
Ali Güreli: Tabii ki lütfen söyle.
Jeff Koons: Herkesin bilmesini isterim ki eşim Justine de benimle birlikte İstanbul’da ve ikimiz de burada olduğumuz için çok heyecanlıyız. Uzun zamandır İstanbul’a gelmek istiyordum, hatta gelmek için planlar yaptığım da oldu ama şu veya bu sebepten o planlar gerçekleşmedi. Fakat şunu söylemem gerekir ki İstanbul’a ilk gelişimin bu şekilde olması çok daha anlamlı oldu. Bunun için de size teşekkür etmek istiyorum. İstanbul’a bu fuar vasıtasıyla gelmiş olmak gerçekten harika ve fuarda şimdiye kadar gördüklerimden gerçekten keyif aldım. Sizlerle birlikte burada olmak asıl benim için bir zevk, burada olmaktan çok mutluyum.
Ali Güreli: Pekâlâ… Artık sanat dünyası “sanat endüstrisi” haline geliyor veya çoktan geldi diyebiliriz ve bu söylediğime katılır mısın bilmiyorum ama Doğu’ya doğru kayıyor; merkezinin gittikçe Batı’dan uzaklaştığını görebiliyor, gözlemleyebiliyoruz. Bunun son örneği, birkaç hafta önce Frieze Sanat Fuarı’nın Seul’de gerçekleştirilmesi. Bu durumda İstanbul’un konumunu nasıl yorumlarsın? Sana göre İstanbul nasıl bir konumda?
Jeff Koons: Açıkçası İstanbul’un bulunduğu konumdan daha iyi bir konum düşünemiyorum. İstanbul; Doğu ile Batı’nın, aynı zamanda uluslararası ticaretin, seyahatin ve bilginin buluşma noktasını temsil ediyor.
Teknolojinin yardımıyla dünyanın küçülmesi, dünyanın dört bir yanındaki sanatçı ve galerilerin, aslını isterseniz herkesin sesini daha yüksek ve net bir şekilde duyurabilmesi için fırsat oldu. Bu başlı başına muhteşem bir şey ve olumlu, mükemmel gelişmeleri de beraberinde getirecektir.
Artık insanlar dünyanın bir ucundan diğerine iletişim kurabiliyor ve bu, bizim önem verdiğimiz şeyleri yeniden tanımlıyor; içinde yaşadığımız dünyayı, toplumu, dünyaya ve dünyadaki yerimize olan bakış açımızı... Anlayacağınız gibi artık küreselleştik.
Jeff Koons“İstanbul; Doğu ile Batı’nın, aynı zamanda uluslararası ticaretin, seyahatin ve bilginin buluşma noktasını temsil ediyor.”
Ali Güreli: Amerika başta olmak üzere tüm dünyadaki en ünlü ve en başarılı sanatçılardan birisin. Sanat dünyasında büyük bir rol oynayan biri olarak, dijital sanat hakkında ne düşünüyorsun?
Jeff Koons: Tarih boyunca, şu anda içinde bulunduğumuz İstanbul da dahil olmak üzere şehirler, ülkeler, kısacası tüm dünya teknolojik gelişmelerden etkilenmiş ve her yeni nesil, günlük hayatlarını değiştiren teknolojik gelişmelere ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Bizim şu anki durumumuz da eski nesillerden farklı değil.
Biz sanatçıların teknolojinin bir araç olduğunu farkında olmamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Sanatın özü bizim hafızamızda, içimizde, DNA’mızda bulunan ve böylelikle ömür boyunca bizimle olan bir şey. Bu hafıza, insan olmanın ne anlama geldiği ve gündelik yaşamda edindiğimiz kişisel deneyimlerimize dair engin bir havuz. Hem bizim hem de başkaları için anlamlı olan şeyler ortaya koymak için bize yardımcı olması da cabası.
Ali Güreli: Senin de bahsettiğin gibi teknolojik gelişmeler sanat pratiklerini ve medyayı önemli ölçüde etkiliyor ve değişmeye zorluyor. Bu bağlamda, son zamanlarda iş süreçlerini ya da düşünme tarzını değiştiren teknolojik gelişmeler oldu mu?
Jeff Koons: Kesinlikle. Cep telefonlarının ilk çıktığı zamanı hatırlıyorum da… İlk cep telefonum yanımda taşıdığım kocaman, geniş bir kutuydu. O dönemler internete ve tüm bu bilgi kaynaklarına sahip değildik, bir şeyi merak edip araştırmak veya ilgi duyduğumuz bir alanı takip etmek istediğimizde bir kütüphaneye gider ya da birilerinden bilgi edinmeye çalışırdık. Fakat şimdi her türlü bilgi parmaklarımızın ucunda. Teknoloji, farklı alan ve katmanlardaki bilgilere erişimimizi sağlayarak hayallerimizin farkına varmamız ve peşinden gitmemiz konusunda bize yardımcı oluyor.
Benim için internete ve böyle bir bilgi erişimine sahip olmak, CAT taramaları yapabilmek ve diğer tarama teknolojileriyle çalışabilmek son derece yararlı oluyor. İşimi hızlandırmamı ve en başta hedeflediğim şeye uygun olarak gerçekleştirmemi sağlıyor.
Ben çocukken, bir yolculuğa çıktığımızda gideceğimiz yere varabilmek için herkese yol sormak zorundaydık. Birilerinin yardımına ihtiyaç duyuyorduk çünkü GPS veya benzeri bir şey yoktu. Aslında bu, hayatlarımızın ne kadar kapsamlı şekilde değiştiğine dair küçük bir örnek.
Ali Güreli: Tersane İstanbul’un şu anda içinde bulunduğumuz tarihi yapısı, 15. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından yapılmış bir tersane. Aynı yıllarda ve dönemlerde Venedik’te de yeniden yapılmış bir tersane var ve bu iki tersanenin tasarımsal ve mimari açıdan birbirine benzediği görülüyor. İşin ilginç yanı o zamanlarda bu iki tersanede de savaş gemileri yapılıyordu ve bu savaş gemileri Akdeniz’de birbirleriyle savaşıyordu. Şimdi ise ikisi de sanata hizmet ediyor. Çok güzel bir detay değil mi?
Jeff Koons: Ali, bu harika bir detay. Benzerlikler ve yapılan faaliyetler... Fakat bence asıl önemli olan şey, burada birlikte olmamız. Ortak ilgi alanlarına sahip insanların bir araya gelmesi. Sanatı çok sevmemin nedeni de işte bu, büyük bir topluluğun parçası olabilmeyi sağlaması.
Buradayız; ortak bir ilgi alanının yanı sıra insanlığa, sanata, daha iyi bir insan olabileceğimize ve olduğumuz kişilerin sınırlarının ötesine geçebileceğimize dair inancımızı paylaşıyoruz. Bu hepimizin ortak noktası. Birlikte bir şeyin parçası olmak, işte önemli olan bu.
Ali Güreli: Sanat mekanları da her şey gibi değişiyor. Peki, geleceğin sanat mekanları sence nasıl olacak? Galeriler, müzeler ve diğer benzeri kuruluşlar gelecekte nasıl bir rol oynayacak?
Jeff Koons: Bu zor bir soru çünkü bana bu soruyu sorduğun yer bir tersane… Mekanlar, şimdi ya da gelecekte o anki ihtiyaca göre kullanılmak üzere uyarlanıyor ve uyarlanmaya devam edecek. Kapsamın artması beraberinde daha fazla sanat mekânı ihtiyacı yaratacak.
Sanatçılar uzun yıllardır galerilerin çatısı altında. Bu durum bu şekilde devam edecek mi bilmiyorum ama şahsen sanatçıların bu çatıların dışına çıkıp kendi dünyalarını keşfetmelerinin çok güzel olduğunu düşünüyorum. Tıpkı bir çocuğun evden dışarı çıkıp ev halkından farklı insan ve kültürlerle etkileşime girmesi gibi. Büyük bir galerinin çatısı altında olduğunuzda, kendi başınıza olduğunuzda hissedeceğiniz macera duygusunu hissedemezsiniz.
Ali Güreli: Şu anda tutkunu olduğun bir şey var mı? THE 8 X Jeff Koons’tan başka tabii…
Jeff Koons: Çalışmalarımın bir anlam taşıması tutkulu olduğum bir konu. Bu bağlamda, çalışmalarımı uzaya, daha doğrusu aya yollayacağımız bir proje üzerinde çalışıyorum; proje kapsamında tasarladığım sanat eserleri aya gönderilecek, ayda kalıcı bir miras alanı olarak sergilenip fotoğraflanacak ve NFT’ye dönüştürülecek. Bu eserler geçmiş zamanda yaşamış kişilerin heykellerinden oluşuyor; her biri, tüm dünya tarihi içerisinden öznel olarak araştırdığım farklı başarılara sahip olan kişiler, bu kişileri paylaşmak, isimlerini kullanmak istediğim için tercih ettim. Sonuç olarak bir şeyi anlamlı kılan şey, o anlamı başkalarıyla paylaşabilmek ve kişiden kişiye aktarabilmek. Teknoloji bilgiyi saklayabilir ama anlamı aktaramaz. Anlamı taşıyan bizleriz. Tüm projenin odak noktası bu.
Jeff Koons“Bir şeyi anlamlı kılan şey, o anlamı paylaşabilmek ve kişiden kişiye aktarabilmek. Teknoloji bilgiyi saklayabilir ama anlamı aktaramaz. Anlamı taşıyan bizleriz.”
Ali Güreli: Kamusal alanlar ve kurumsal çevreler için tasarlanmış çalışmalar da yaratıyorsun. Kamusal sanata farklı bir yaklaşımın var mı?
Jeff Koons: Benim için sanatı izleyici olmadan düşünmek çok zor. Küçükken ailem bana bir şeyler yapabileceğimi hissettirdi, çok keyif aldığım için sanata bağımlı oldum. Bu bana bir benlik duygusu verdi. Daha sonra bu sayede deneyimleyebildiğim, hissedebildiğim duygulara bağımlı oldum. Ardından bu deneyimleri yaratabileceğimin farkına vardım. Çok daha yoğun hale getirebilirdim. Bu duyguları yaratabilecek olmaktan keyif aldım. Sonra başka insanların da hissetmesini sağlayabileceğimi fark ettim.
Bir çalışmayı sadece kendiniz için yapmıyorsunuz, deneyimi paylaşmak istediğiniz için kişiler için de yapıyorsunuz. Sanat dünyasını bu kadar güzel kılan şey, bu kişisel deneyimlerden bireysel olarak hoşlanmamız ancak sanatın yaşamlarımızı nasıl yükseltebildiğini de paylaşmak istememiz. Burada hepimizin sanat aracılığıyla daha ileriye gittiğini düşünüyorum, fakat başka insanlar da bu deneyimleri yaşayabilmeli. Bu şekilde daha anlamlı hale geliyor. Nörolog Eric Candel; bakanın, yani seyredenin payı konusunda beni aydınlatmıştı. Bakanın payı, bir sanat eserini her zaman izleyicinin tamamladığı anlamına geliyor. Bu nedenle kamusal olmayan herhangi bir sanat eseri yaratmak zor. Bakan yalnızca siz olmadıkça, eseri bir başka kişi gördüğü andan itibaren bu zaten kamusal bir eser haline geliyor.
Ali Güreli: Son soruya geldik ve İstanbul ile başladığımız gibi İstanbul ile bitiriyoruz. İstanbul’a ilk gelişin olduğunu biliyorum. Peki, İstanbul senin ilham perilerini uyandırdı mı, burada olmak nasıl bir his?
Jeff Koons: Bizi yapmak istediğimiz şeyleri yapmaktan alıkoyan şeyler var. Endişe, korku ve daha başka birçok şey… Endişeli bir insan değilim, korkak bir insan da değilim ama sonuçta insanım. İnsan olarak hepimizin engelleri var ve ben her gün bu engelleri aşmaya çalışıyorum. Benim için İstanbul’a gelmek; Doğu ile Batı’nın tarihini ve insanlarını kucaklamak ve yapmak istediğim şeyin peşinden gitmek olarak öne çıkıyor. Dün rıhtıma baktığımda birbirleriyle etkileşim kuran insanların heyecanını, eğlenmekten, manzaradan, en çok da birlikte olmaktan, sosyalleşmekten ve fikirlerini paylaşmaktan keyif aldıklarını gördüm. Kendi hayatımda da çalışmalarımda da bunu sürdürmek istiyorum.
*Yazar: Nils Arnold; Art: Shin Miura, Madita O'Sullivan, Carolin Wabra; Fotoğraflar: Felix Brüggemann | Yazı için kaynak: https://www.bmw.com/en/magazine/performance/bmw-m-legend-jochen-neerpasch.html