Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

BMWLICIOUS: BİR LEZZET YOLCULUĞU.

Rota 1: Şemsa Denizsel ile E87 Rotası notları.

BMWLICIOUS: BİR LEZZET YOLCULUĞU.Rota 1: Şemsa Denizsel ile E87 Rotası notları.
    Türkiye’nin en tanınmış şeflerinden Şemsa Denizsel, ülkemizin yerel tatları ve lezzetlerini keşfetmek için çıktığı yolculuğu tamamladı. Kırklareli’nden Bodrum’a uzanan yolculuğun kaçırılmaması gereken tüm detayları Joy Blog’da.


    28.06.2021

    Devamı


    #BMWlicious projesi kapsamında ünlü şefler Şemsa Denizsel, Ali Ronay ve Maksut Aşkar, BMW X modelleri eşliğinde Türkiye’nin yedi bölgesinde oluşturdukları üç farklı rotada keşfe çıkıyor. (➜ Daha fazla bilgi için: Bir Lezzet Yolculuğu.) İlk kaşifimiz Şemsa Denizsel, Kırklareli’den Bodrum’a uzanan E87 rotasını tamamladı ve şimdiye kadar keşfettiği lezzetleri sizler için yazıya döktü. Gelin bu yolculuğu adım adım birlikte keşfedelim.

    Birinci Gün / 1.04.2021 Perşembe: İstanbul - Kırklareli - Edirne
    Sabah erkenden otomobili teslim alıyorum. Merak ediyordum “Ne gelecek?’’ diye, şansıma bir BMW X3 geliyor. Rengi de güzel, elektrikli bir mavi, içerideki taba rengi deri döşemeleri de şahane. Bir de dezenfekte edilmiş olarak teslim ediyorlar ki, gayet ince düşünülmüş. İnceliyorum sağını solunu, hafif bir tedirginliğim var. Ne de olsa daha evvel hiç kullanmadığım bir araç, üstelik emanet. Problem çıkarmayacağı kesin, ama hani yeni araba aldığında bir ne, nerede bilememe hali olur ya, işte öyle bir tedirginlik benimki.

    Ben otomobili kurcalarken, önümüzdeki 6 gün boyunca birlikte seyahat edeceğimiz çekim ekibi de geliyor. Tanışıyoruz. Soruyorlar, “Nedir hareket planımız?’’ diye ama bilmiyorlar ki tamamen spontane hareket etme niyetindeyim. Amaçsızca yola çıkmış, “yol beni nereye götürürse” ruhundayım. Elbette öyle değil, olamaz. BMW için, Maksut ve Ali ile birlikte, Türkiye’nin “gastronomi yol haritasını” çıkarmak için bir aradayız. İlk rota benimki, elimde acayip bir liste var. Uğrayabildiğim kadar çok yere uğramak istiyorum. Evet, rota E87, yani resmen otoyol gibi ama ben arka yolların peşindeyim.

    Haritadan baka baka, yollarda kaybola kaybola gitmeyi; eski usul, kıvrılarak giden, yer yer bozuk satıhlı, virajlı-sollamalı, kaybolmalı ama coğrafyanın farkına vararak gidilen yolları severim. Macera duyguma iyi gelir. Bir de aslında otomatik vites araçların genel geçer olmadığı, manuel vitesin normal olduğu yıllarda araba kullanmayı öğrenmiş biri olarak, araba kullanmanın vitesten geçtiğine inananlardanım. Öylesini severim. Neyse…

    Nereye gideceğimiz çok da net olamadığı için, çekim ekibi telefonumdan bir “live location” ayarlayıp, kendilerine yolluyorlar. Olur da ayrı düşersek, beni bulabilsinler diye.

    Çıkıyoruz yola.

    İlk hedef Kırklareli. Aslında rotamın başlangıç noktası orası. Ama yola İstanbul’dan başlamanın yardımıyla, ilk uğrayacağım nokta Poyralı, orada bir pancar pekmezi varmış. Ana yoldan ayrılıyorum ve arka yollardan Trakya’nın henüz ilkbahar gelmemiş doğasını seyrederek ilerliyorum. Her yer çok sakin, neredeyse hiç araç yok, anca tek tük.

    Varıyorum Poyralı’ya, Gülay Abla’nın tezgahından alıyorum pekmezi. Bu arada öğreniyorum ki, zamanında burada şeker pancarı fabrikası varmış, ama fabrika kapanınca, herkes pekmez yapıp satar olmuş.

    Devam ediyorum.

    Kırklareli’nde ilk hedefim Gürkaşlar Bakkaliyesi. Acayip bir kaşar peyniri var. Eski kaşar. Hoş, zaten peynirin ismi kaşar, kaşar dediğin zaten eski olandır. O sonradan çıkan eritme tost peyniri olan şeye kaşar denmemeli. Gürkaşlar’da tam çocukluğumun Trakya kaşarını buluyorum. Baharlı, yağını kaybetmemiş, acayip bir şey. Beyaz peynirini de deniyorum, o da nefis ama önümde Edirne ve Ezine var, beyaz peynir kotamı oralara saklıyorum. Kaşar o kadar iyi ki, 1 teker alıyorum. Allah’tan Neyse ki BMW X3’ün bagajı müsait. O sırada bir mesaj alıyorum, Kırklareli Belediye Başkanı’nın eşi bana ulaşıyor ve beni köfte için bir yere götürmeyi teklif ediyor. Elbette, diyorum.

    Böylelikle Köfteci Hacı Orhan oğlu İsmail Keçeli’nin dükkanından içeri giriyorum. Küçücük, tertemiz bir dükkan. Müthiş güler yüzlü biri karşılıyor bizi; Canan Keçeli, İsmail Usta’nın eşi. Acayip iyi köfte yiyoruz, piyaz süper, hardaliye de deniyoruz ama esas sürpriz yemeğin sonunda: Keşkül!

    Yıllar var ki, bu kadar iyi, iyiyi bırak, gerçek keşkül yememiştim. Bademle yapılmış mis gibi. Canan Hanım yapmış, ayaküstü tarifi de alıyorum, muhakkak evde deneyeceğim.

    Köfteci sonrası başka bir köfteciye geçiyoruz, onu o kadar beğenmiyorum ama herkes tavsiye ettiği için gitmesem olmazdı. Oradan da bozacıya geçiyoruz. Sanırsam Kırklareli’nin tek bozacısı.1969’dan beri devam ediyor Güvenç Özdağ Bozacısı. İki cins bozası var: Biri günümüz damak tadına uygun tatlı boza, biri de gerçek boza. İkisinin de tadına bakıyorum, gerçek olanı yıkılıyor. Leblebi ile de şahane oluyor.

    Yola çıkıyorum tekrar. Hedef Edirne ama yolda Hamitabat köyünde bir sucuk kooperatifi varmış, ona uğruyorum. Köylünün kendi hayvanlarını kesip, kendilerinin işlediği ve üstüne bir de sucuk ürettikleri bir kooperatif bu. Alıyorum 2 kangal sucuk ve devam…

    Edirne’ye varıyoruz, saat 6. Az sonra sokağa çıkma yasağı başlayacak, koştur koştur 2 ciğerci deniyoruz. Malum Edirne’nin ciğeri meşhur. Ciğercilerin her ikisi de iyi, hafiften farklı, damak tadına göre her ikisi de tercih edilebilir. Ciğerci Niyazi Usta ve Ciğerci İlhan Kazım Ustalar. Benim şahsi tercihim ikincisi.

    Ciğerci sonrası hemen beyaz peynir avına çıkıyoruz, Nurlu Peynircilik’te aradığım peyniri buluyorum. Tam çilingir sofralık; “paçal” diye tabir ediyorlar, karışık sütten, 14 aylık, kıvamında tuzlu, kıvamında sert, kıvamında yumuşak. Bir de çok çok yağlı, tam sürmelik bir inek peyniri veriyorlar, efsane. Ekmeği kızart, sür sür, ye.

    Saat 7 oluyor, otele giriyorum, yarın sabah erken yola çıkacağız.

    İkinci Gün / 02.04.2021 Cuma:
    Güne erken başlıyoruz.

    O sabah sessizliğinde ben Selimiye Camii’ne gitmek istiyorum. Edirne’ye kadar gelip, görmemek olmaz. Muhakkak görülmeli. Mimarisi, alçak gönüllü ululuğu, huzuru... Sabahın o saatinde içimi dolduruyor, belli ki günüm iyi geçecek.

    İlk hedef Keçecizade. Lokum ve bademezmesi. Ayrıca acıbadem kurabiyesi, Kavala kurabiyesi, Deva-i Misk… Hepsi çok çok iyi ama buraya ben esas Antep fıstıklı kurabiye için gelirim. Acıbadem kurabiyesinin baklavalık, yani boziç fıstığıyla yapılmış olanı. Bir efsane! Edirne’den bir şey getirtecek olsam bunu getirtirim kendime. O kadar.

     

    Sonra yola çıktık, daha öğlen olmamıştı bile Havsa’ya geldik. Pazar kurulmuş, şöyle bir dolandık, çok özel bir numara bulamadık ama zaten Havsa’ya gelme sebebimiz Agop’un Yeri. Alaaddin Akbaş sahibi ve ustası. Sakatat ağırlıklı ızgara yapıyor. Hem de acayip yapıyor. Uykuluk ve böbrek yerken kendimden geçtim. Rakısı da var ama tabii biz araba kullanacağımız için o durumu pas geçtik. Ama ızgara sakatat için muhakkak uğranmalı.

    Yola devam ettik, Uzunköprü’de Köfteci Aydın’da ve Köfteci Muammer’de köfte, Hayrabolu’da Çerkes Müsellim Köftecisi’nde toprak testide kuru fasulye, Keşan’da Çamlıbel’de 2 yaşını geçmemiş kuzunun gömlek yağına sarılmış ciğer sarma, yine Keşan’da Kırcasalih Köftecisi’nde köfte, Eceabat Zafer’de peynir helvası yiyerek günü sonlandırıyoruz.

    Üçüncü Gün/ 03.04.2021 Cumartesi: Çanakkale - Ezine - Bayramiç - Ayvacık - Ayvalık
    Sokağa çıkma yasağı var. Dolayısıyla çok fazla yere uğrayamayacağız. Ama neyse ki benim bölgeme geldik; bildiğim yerler, beğendiğim adresler belli.

    Önce Çanakkale’de Yalova Restoran’a giriyoruz. Sahipleri sağ olsunlar beni kırmadılar, dükkan kapalı olmasına rağmen beni ağırladılar. Ağırladılar derken, mükellef bir sofra kuruldu falan sanmayın. Hatta sofra bile kurulmadı, malum yasak var. Ama aslında belki de benim adıma şans oldu kapalı olmaları, Yusuf Usta bana “rapana” yapmayı öğretti. Mevsim sebebiyle tam zamanı üstelik, her zaman denk gelmiyor. Rapana ne mi? Deniz salyangozu.

    Oradan çıktım, Ezine’den sapıp, Bayramiç, Çan, Yenice, Kalkım üzerinden Edremit’e indim. Ezine’de Dedeoğlu’ndan peynir, Bayramiç’de Mustafa Ülgen’den taş değirmeninden çeşit çeşit un, Yenice’deki dondurmacıdan dondurma, Kalkım’dan mevsiminde çilek almanızı şiddetle tavsiye ederim. Eğer Ezine’den sapmayıp, Ayvacık üzerinden Küçükkuyu’ya inilecekse orada Filinta restoran var, mezesi ve konumu güzel. Güre’de Gordo muhakkak denenmeli. Erhan Şeker’in Zeytinbağı Oteli hem konaklama hem de yemekleri için gidilesi.

    Hangi yoldan gelirseniz gelin, Edremit körfezin dibi ve adresler çok net. Tıflıpaşa Helvacısı’ndan susam, tahin, helva, lokum, pekmez… Hepsi şahane, sadece bunlar için bile Edremit çarşı içine girmeye değer. Eğer girdiyseniz yemeği de Bahar Lokantası’nda yiyin. Edremit’in hafif üstünde Hacı Aslanlar Köyü’nde İdamera’nın peynirleri de tadılması şart lezzetler.

    Oradan Ayvalık’a geldim; benim için ev, dinlenme ve ev yemeği demek. Ama zeytinyağı için Kürşat, akşam yemeği için Ayna, kokteyl için de Orman muhakkak.

    Dördüncü Gün/ 05.04.2021 Pazartesi: İzmir
    Dün akşamüstü geldim İzmir’e. Niyetim sabahtan hızla başlamak. Elimdeki liste dağ gibi, hepsine yetişmem imkansız. Bir gruplama yapıyorum, bölgelere ayırıyorum ki trafikte kaybettiğimiz zaman minimum olsun. Benim otomobili bırakıp, çekim ekibinin BMW X3’ü ile mobilize oluyoruz. O sırada çaktırmadan inceliyorum farklılıkları, kafama not ediyorum gelecek referanslar için.

    İlk bölgemiz Alsancak. Hem otel orada olduğundan hem de daha çok, Zeynel Ergin Gevrek fırını ilk hedefimiz olduğu için. Ne de olsa sabah vakti ve elbette güne gevrek ve çay ile başlamak istiyorum. Öyle de başlıyoruz, nefis bir gevrek bu fırınınki. İstanbul çocuğu olarak ben, elbette simitçiyim ama bu gevrek başka, muhakkak yenmeli. Sonra devam ediyoruz, muhtelif boyoz ve İzmir bombası denemeleri. Tabii Reyhan Pastanesi’ne de uğramadan geçmek olmaz, ne de olsa bir klasik ve de çikolataları şahane. Alsancak’taki belki de en önemli nokta Ahmet Güzelyağdöken’in Balmumu Lokantası. İzmir’e her gittiğimde uğramaya çalıştığım, tezgahında “Bu mevsim neler bulurum?’’ diye merak ettiğim bir adres. Şimdi de baharın tüm coşkusunun yansıdığı acayip bir çeşit bolluğu ve güzelliği var. Yalan olmasın ama neredeyse hepsinin tadına baktırıyor Ahmet Abi.

    Sonrasında, olmazsa olmaz, Odelato Gelato. Oğuz’un dondurmacısı. Acayip dondurmalar yapıyor. Kafayı takmış, uğraşıyor, deniyor, harikalar çıkarıyor. Benim İzmir için vazgeçilmez adresim.

    Gün acayip dolu geçiyor; toplamda saydım da 27 adrese gidiyoruz. Çoğu güzel ama birkaç tanesi gerçekten özel: Kemeraltı’nda Bizim Lokanta’nın balık çorbası, Elgani Ezmecizade’nin ceviz ezmesi, Çamdibi’nde Asım Usta’nın atomu ve Konak-Basmane hattında Rafael Palombo’nun mumlu balık yumurtası.

    Mide fesatı geçirerek otele dönüyorum, beni bir sürpriz bekliyor: B’ gelmiş!

    Beşinci Gün/ 06.04.2021 Salı: İzmir - Tire - Aydın - Yenipazar - Nazilli - Denizli
    Gün iyice erken başlıyor. Bugün Salı ve elbette Tire pazarına gitmeliyim. 08:30’daki ‘Pazar duası’nı da yakalamak istiyorum.

    Bu dua geleneği beni çok etkiler. Pazar yeri kuruluyor ve tüm civar köylerden gelen üreticiler tezgahlarına yerleşmiş oluyorlar ve hoparlörlerden bir dua duyuluyor. Bereketi, paylaşmayı, toprağı, ürünü, insanı… Her şeyi kapsayan bir dua bu. Aslında bir dilekler toplamı ve elimizdeki nimetlere şükür etmeyi hatırlatan bir gelenek.

    Tire pazarı kaçırılmaması gereken bir pazar. Bölgenin tarım bölgesi olmasının tüm avantajı burada hissediliyor. İnsanlarının toprağa dokunmuş olmaktan gelen kabullenişleri ve güleryüzleri, biz şehirlilere hayatı sorgulatacak kuvvette. Tire pazarının ruhu bambaşka.

    Tabii pazar yerinin yanı sıra acayip yeme içme mekanı da var burada. Küçük küçük, hepsi yaptığının iyisini yapan esnaf. Şiş Kebapçı Faik Usta’da Tire köfte, Peynirci Hulusi Çırpan’dan teneke tulumu ve yoğurt, Tahtakale Çeşmesi’nin yanındaki tezgahtaki amcadan Çamur peyniri,  Ali Usta’da kuyu kebabı, Osman Efendi’de tulumba tatlısı ve dondurmacı Ayhan Usta’da incirli dondurma bir nefeste aklıma gelenler.

    Ama eğer illa oturup yemek yiyelim, keyif yapalım diyorsanız; Kaplan Köyü’ne çıkıp, Lütfü Çakır’ın sofrasına oturmak şart.

    Biz oradan hareketle önce Aydın’a varıyoruz. Aydın Merkez’de Köfteci Demirel’i deneyip, Nazilli’ye geçiyoruz. Arada Yenipazar’a sapıp, Şafak Pide’ye uğruyoruz tavsiye üzerine. Pideden önce turunç geliyor sofraya ve gönlümü çeliyor. Zaten bu bölgenin, Nazilli, Bozdoğan, Yenipazar, tüm sokakları turunç ağaçlarıyla yıkılıyor. Derken pideler geliyor, gayet güzel ama pideci amca kamera görünce hemen rol yapmaya başlayıp, antipatik oluyor, keyfimizi kaçırıyor. Ama siz pidesi için muhakkak gidip, benden duyduğunuzu sakın söylemeyin.

    Oradan çıkıp Nazilli’de Öz Kısmet Pide’ye gidiyoruz. Ama dikkat, burada karşılıklı iki adet Kısmet Pide var, ben salaş olan küçüğünü beğeniyorum. Hele tahinlisi yıkılıyor.

    Denizli’ye doğru tıka basa hareket ediyoruz. Yolda ilerlerken Karacasu Afrodisyas tabelasını görüyorum ve hemen rotadan sapıyorum. Buralara kadar gelmişken Afrodisyas’ı görmemek ayıp. Kalıntılar sakin, fazla insan yok, ne de olsa pandemi tüm dünyayı etkiliyor. Böylesi işime geliyor, tüm Afrodisyas bizim, keyfini çıkarıyorum, çocuklar gibi mutluyum.

    Ama bu yüzden Denizli’ye geç kalıyoruz. Hüsamettin Usta’nın Kocabaylar Kebap Salonu çok tavsiye eden olmuştu ama yetişemiyoruz, kapalı. Ömür Kasap diğer bir tavsiye, onu yakalıyoruz kapanmadan. Tabii ki tandır ve pide gömüyoruz, ağız tadıyla otelimize gidiyoruz.

    Bu arada B’ bu kadar yediğimiz için şaşkın, bugüne kadar ne kadar çok yiyebilmiş olabileceğimi ancak şimdi algılıyor.

    Altıncı Gün/ 07.04.2021 Çarşamba: Denizli - Muğla - Bodrum
    İlk hedef Muğla ve bir sokak köftecisi. Biraz yorgunum. Yoldan ziyade yemekten bitap düştüm. Artık sabah uyandığımda bile tok oluyorum, hiç acıkma yok. Öyle olunca yemekten de keyif almak zorlaşıyor. Ama yine de Muğla’daki Meşhur Çınar Köfte’de yarım ekmek içi köfteyi afiyetle yiyorum. Tabii Muğla’da bir de Gara Guzu var ki üretim yerine uğrayıp, birkaç kasa farklı çeşit bira almak şart. Ne de olsa arabayla, bir BMW X3’ün geniş bagajından bahsediyoruz, seyahat ediyoruz.

    Oradan Milas üzerinden Bodrum’a iniyoruz. Ali ve Maksut ile buluşacağız. Bodrum’da meze ve balık için Gemibaşı, rafine şef yemekleri deneyimlemek için Ent Restoran, ve tabii ki Bodrum Cuma Pazarı benim muhakkaklarım. Bu sefer onların çok tavsiye ettiği, muhakkak gidilmeli dediği Ortakent’te Atgeç’te buluşacağız. Mekana vardığımda onlar çoktan gelmiş, hatta sofrayı da donatmışlar. Ne mutlu hazır sofraya geldim, bir de üstüne Yoldaş’ı da kapmışlar, o da katılmış. Lala da Ali ile gelmiş. Kocaman sarılıyoruz, ben yorgun, onlar dinlemeye hevesli.

    Bir sofrada buluşabildikten sonra yorgunlukların hiçbir önemi kalmıyor. Gülüyoruz, kahkahalar yükseliyor, kadehler tokuşuyor ve Şemsa’nın E87 rotasındaki keşif macerası son buluyor. Sırada Maksut’un E70 Rotası var, sonra da Ali’min E90 rotası.  Heyecanla bekliyorum. Diyorum ya yol bitmez, yolculuk sürer, macera devam eder, güzel yemek hiç bitmez.


    #BMWlicious projesi kapsamında ünlü şefler Şemsa Denizsel, Ali Ronay ve Maksut Aşkar, BMW X modelleri eşliğinde Türkiye’nin yedi bölgesinde oluşturdukları üç farklı rotada keşfe çıkıyor. (➜ Daha fazla bilgi için: Bir Lezzet Yolculuğu.) İlk kaşifimiz Şemsa Denizsel, Kırklareli’den Bodrum’a uzanan E87 rotasını tamamladı ve şimdiye kadar keşfettiği lezzetleri sizler için yazıya döktü. Gelin bu yolculuğu adım adım birlikte keşfedelim.

    Birinci Gün / 1.04.2021 Perşembe: İstanbul - Kırklareli - Edirne

    Sabah erkenden otomobili teslim alıyorum. Merak ediyordum “Ne gelecek?’’ diye, şansıma bir BMW X3 geliyor. Rengi de güzel, elektrikli bir mavi, içerideki taba rengi deri döşemeleri de şahane. Bir de dezenfekte edilmiş olarak teslim ediyorlar ki, gayet ince düşünülmüş. İnceliyorum sağını solunu, hafif bir tedirginliğim var. Ne de olsa daha evvel hiç kullanmadığım bir araç, üstelik emanet. Problem çıkarmayacağı kesin, ama hani yeni araba aldığında bir ne, nerede bilememe hali olur ya, işte öyle bir tedirginlik benimki.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Ben otomobili kurcalarken, önümüzdeki 6 gün boyunca birlikte seyahat edeceğimiz çekim ekibi de geliyor. Tanışıyoruz. Soruyorlar, “Nedir hareket planımız?’’ diye ama bilmiyorlar ki tamamen spontane hareket etme niyetindeyim. Amaçsızca yola çıkmış, “yol beni nereye götürürse” ruhundayım. Elbette öyle değil, olamaz. BMW için, Maksut ve Ali ile birlikte, Türkiye’nin “gastronomi yol haritasını” çıkarmak için bir aradayız. İlk rota benimki, elimde acayip bir liste var. Uğrayabildiğim kadar çok yere uğramak istiyorum. Evet, rota E87, yani resmen otoyol gibi ama ben arka yolların peşindeyim.

    Haritadan baka baka, yollarda kaybola kaybola gitmeyi; eski usul, kıvrılarak giden, yer yer bozuk satıhlı, virajlı-sollamalı, kaybolmalı ama coğrafyanın farkına vararak gidilen yolları severim. Macera duyguma iyi gelir. Bir de aslında otomatik vites araçların genel geçer olmadığı, manuel vitesin normal olduğu yıllarda araba kullanmayı öğrenmiş biri olarak, araba kullanmanın vitesten geçtiğine inananlardanım. Öylesini severim. Neyse…

    Nereye gideceğimiz çok da net olamadığı için, çekim ekibi telefonumdan bir “live location” ayarlayıp, kendilerine yolluyorlar. Olur da ayrı düşersek, beni bulabilsinler diye.

    Çıkıyoruz yola.

    İlk hedef Kırklareli. Aslında rotamın başlangıç noktası orası. Ama yola İstanbul’dan başlamanın yardımıyla, ilk uğrayacağım nokta Poyralı, orada bir pancar pekmezi varmış. Ana yoldan ayrılıyorum ve arka yollardan Trakya’nın henüz ilkbahar gelmemiş doğasını seyrederek ilerliyorum. Her yer çok sakin, neredeyse hiç araç yok, anca tek tük.

    Varıyorum Poyralı’ya, Gülay Abla’nın tezgahından alıyorum pekmezi. Bu arada öğreniyorum ki, zamanında burada şeker pancarı fabrikası varmış, ama fabrika kapanınca, herkes pekmez yapıp satar olmuş.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Devam ediyorum.

    Kırklareli’nde ilk hedefim Gürkaşlar Bakkaliyesi. Acayip bir kaşar peyniri var. Eski kaşar. Hoş, zaten peynirin ismi kaşar, kaşar dediğin zaten eski olandır. O sonradan çıkan eritme tost peyniri olan şeye kaşar denmemeli. Gürkaşlar’da tam çocukluğumun Trakya kaşarını buluyorum. Baharlı, yağını kaybetmemiş, acayip bir şey. Beyaz peynirini de deniyorum, o da nefis ama önümde Edirne ve Ezine var, beyaz peynir kotamı oralara saklıyorum. Kaşar o kadar iyi ki, 1 teker alıyorum. Allah’tan Neyse ki BMW X3’ün bagajı müsait. O sırada bir mesaj alıyorum, Kırklareli Belediye Başkanı’nın eşi bana ulaşıyor ve beni köfte için bir yere götürmeyi teklif ediyor. Elbette, diyorum.

    Böylelikle Köfteci Hacı Orhan oğlu İsmail Keçeli’nin dükkanından içeri giriyorum. Küçücük, tertemiz bir dükkan. Müthiş güler yüzlü biri karşılıyor bizi; Canan Keçeli, İsmail Usta’nın eşi. Acayip iyi köfte yiyoruz, piyaz süper, hardaliye de deniyoruz ama esas sürpriz yemeğin sonunda: Keşkül!

    Yıllar var ki, bu kadar iyi, iyiyi bırak, gerçek keşkül yememiştim. Bademle yapılmış mis gibi. Canan Hanım yapmış, ayaküstü tarifi de alıyorum, muhakkak evde deneyeceğim.

    Köfteci sonrası başka bir köfteciye geçiyoruz, onu o kadar beğenmiyorum ama herkes tavsiye ettiği için gitmesem olmazdı. Oradan da bozacıya geçiyoruz. Sanırsam Kırklareli’nin tek bozacısı.1969’dan beri devam ediyor Güvenç Özdağ Bozacısı. İki cins bozası var: Biri günümüz damak tadına uygun tatlı boza, biri de gerçek boza. İkisinin de tadına bakıyorum, gerçek olanı yıkılıyor. Leblebi ile de şahane oluyor.

    Yola çıkıyorum tekrar. Hedef Edirne ama yolda Hamitabat köyünde bir sucuk kooperatifi varmış, ona uğruyorum. Köylünün kendi hayvanlarını kesip, kendilerinin işlediği ve üstüne bir de sucuk ürettikleri bir kooperatif bu. Alıyorum 2 kangal sucuk ve devam…

    Edirne’ye varıyoruz, saat 6. Az sonra sokağa çıkma yasağı başlayacak, koştur koştur 2 ciğerci deniyoruz. Malum Edirne’nin ciğeri meşhur. Ciğercilerin her ikisi de iyi, hafiften farklı, damak tadına göre her ikisi de tercih edilebilir. Ciğerci Niyazi Usta ve Ciğerci İlhan Kazım Ustalar. Benim şahsi tercihim ikincisi.

    Ciğerci sonrası hemen beyaz peynir avına çıkıyoruz, Nurlu Peynircilik’te aradığım peyniri buluyorum. Tam çilingir sofralık; “paçal” diye tabir ediyorlar, karışık sütten, 14 aylık, kıvamında tuzlu, kıvamında sert, kıvamında yumuşak. Bir de çok çok yağlı, tam sürmelik bir inek peyniri veriyorlar, efsane. Ekmeği kızart, sür sür, ye.

    Saat 7 oluyor, otele giriyorum, yarın sabah erken yola çıkacağız.

    İkinci Gün / 02.04.2021 Cuma:
    Edirne - Gelibolu - Eceabat

    Güne erken başlıyoruz.

    O sabah sessizliğinde ben Selimiye Camii’ne gitmek istiyorum. Edirne’ye kadar gelip, görmemek olmaz. Muhakkak görülmeli. Mimarisi, alçak gönüllü ululuğu, huzuru... Sabahın o saatinde içimi dolduruyor, belli ki günüm iyi geçecek.

    İlk hedef Keçecizade. Lokum ve bademezmesi. Ayrıca acıbadem kurabiyesi, Kavala kurabiyesi, Deva-i Misk… Hepsi çok çok iyi ama buraya ben esas Antep fıstıklı kurabiye için gelirim. Acıbadem kurabiyesinin baklavalık, yani boziç fıstığıyla yapılmış olanı. Bir efsane! Edirne’den bir şey getirtecek olsam bunu getirtirim kendime. O kadar.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Sonra yola çıktık, daha öğlen olmamıştı bile Havsa’ya geldik. Pazar kurulmuş, şöyle bir dolandık, çok özel bir numara bulamadık ama zaten Havsa’ya gelme sebebimiz Agop’un Yeri. Alaaddin Akbaş sahibi ve ustası. Sakatat ağırlıklı ızgara yapıyor. Hem de acayip yapıyor. Uykuluk ve böbrek yerken kendimden geçtim. Rakısı da var ama tabii biz araba kullanacağımız için o durumu pas geçtik. Ama ızgara sakatat için muhakkak uğranmalı.

    Yola devam ettik, Uzunköprü’de Köfteci Aydın’da ve Köfteci Muammer’de köfte, Hayrabolu’da Çerkes Müsellim Köftecisi’nde toprak testide kuru fasulye, Keşan’da Çamlıbel’de 2 yaşını geçmemiş kuzunun gömlek yağına sarılmış ciğer sarma, yine Keşan’da Kırcasalih Köftecisi’nde köfte, Eceabat Zafer’de peynir helvası yiyerek günü sonlandırıyoruz.

    Üçüncü Gün/ 03.04.2021 Cumartesi: Çanakkale - Ezine - Bayramiç - Ayvacık - Ayvalık

    Sokağa çıkma yasağı var. Dolayısıyla çok fazla yere uğrayamayacağız. Ama neyse ki benim bölgeme geldik; bildiğim yerler, beğendiğim adresler belli.

    Önce Çanakkale’de Yalova Restoran’a giriyoruz. Sahipleri sağ olsunlar beni kırmadılar, dükkan kapalı olmasına rağmen beni ağırladılar. Ağırladılar derken, mükellef bir sofra kuruldu falan sanmayın. Hatta sofra bile kurulmadı, malum yasak var. Ama aslında belki de benim adıma şans oldu kapalı olmaları, Yusuf Usta bana “rapana” yapmayı öğretti. Mevsim sebebiyle tam zamanı üstelik, her zaman denk gelmiyor. Rapana ne mi? Deniz salyangozu.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Oradan çıktım, Ezine’den sapıp, Bayramiç, Çan, Yenice, Kalkım üzerinden Edremit’e indim. Ezine’de Dedeoğlu’ndan peynir, Bayramiç’de Mustafa Ülgen’den taş değirmeninden çeşit çeşit un, Yenice’deki dondurmacıdan dondurma, Kalkım’dan mevsiminde çilek almanızı şiddetle tavsiye ederim. Eğer Ezine’den sapmayıp, Ayvacık üzerinden Küçükkuyu’ya inilecekse orada Filinta restoran var, mezesi ve konumu güzel. Güre’de Gordo muhakkak denenmeli. Erhan Şeker’in Zeytinbağı Oteli hem konaklama hem de yemekleri için gidilesi.

    Hangi yoldan gelirseniz gelin, Edremit körfezin dibi ve adresler çok net. Tıflıpaşa Helvacısı’ndan susam, tahin, helva, lokum, pekmez… Hepsi şahane, sadece bunlar için bile Edremit çarşı içine girmeye değer. Eğer girdiyseniz yemeği de Bahar Lokantası’nda yiyin. Edremit’in hafif üstünde Hacı Aslanlar Köyü’nde İdamera’nın peynirleri de tadılması şart lezzetler.

    Oradan Ayvalık’a geldim; benim için ev, dinlenme ve ev yemeği demek. Ama zeytinyağı için Kürşat, akşam yemeği için Ayna, kokteyl için de Orman muhakkak.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Dördüncü Gün/ 05.04.2021 Pazartesi: İzmir

    Dün akşamüstü geldim İzmir’e. Niyetim sabahtan hızla başlamak. Elimdeki liste dağ gibi, hepsine yetişmem imkansız. Bir gruplama yapıyorum, bölgelere ayırıyorum ki trafikte kaybettiğimiz zaman minimum olsun. Benim otomobili bırakıp, çekim ekibinin BMW X3’ü ile mobilize oluyoruz. O sırada çaktırmadan inceliyorum farklılıkları, kafama not ediyorum gelecek referanslar için.

    İlk bölgemiz Alsancak. Hem otel orada olduğundan hem de daha çok, Zeynel Ergin Gevrek fırını ilk hedefimiz olduğu için. Ne de olsa sabah vakti ve elbette güne gevrek ve çay ile başlamak istiyorum. Öyle de başlıyoruz, nefis bir gevrek bu fırınınki. İstanbul çocuğu olarak ben, elbette simitçiyim ama bu gevrek başka, muhakkak yenmeli. Sonra devam ediyoruz, muhtelif boyoz ve İzmir bombası denemeleri. Tabii Reyhan Pastanesi’ne de uğramadan geçmek olmaz, ne de olsa bir klasik ve de çikolataları şahane. Alsancak’taki belki de en önemli nokta Ahmet Güzelyağdöken’in Balmumu Lokantası. İzmir’e her gittiğimde uğramaya çalıştığım, tezgahında “Bu mevsim neler bulurum?’’ diye merak ettiğim bir adres. Şimdi de baharın tüm coşkusunun yansıdığı acayip bir çeşit bolluğu ve güzelliği var. Yalan olmasın ama neredeyse hepsinin tadına baktırıyor Ahmet Abi.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Sonrasında, olmazsa olmaz, Odelato Gelato. Oğuz’un dondurmacısı. Acayip dondurmalar yapıyor. Kafayı takmış, uğraşıyor, deniyor, harikalar çıkarıyor. Benim İzmir için vazgeçilmez adresim.

    Gün acayip dolu geçiyor; toplamda saydım da 27 adrese gidiyoruz. Çoğu güzel ama birkaç tanesi gerçekten özel: Kemeraltı’nda Bizim Lokanta’nın balık çorbası, Elgani Ezmecizade’nin ceviz ezmesi, Çamdibi’nde Asım Usta’nın atomu ve Konak-Basmane hattında Rafael Palombo’nun mumlu balık yumurtası.

    Mide fesatı geçirerek otele dönüyorum, beni bir sürpriz bekliyor: B’ gelmiş!

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Beşinci Gün/ 06.04.2021 Salı: İzmir - Tire - Aydın - Yenipazar - Nazilli - Denizli

    Gün iyice erken başlıyor. Bugün Salı ve elbette Tire pazarına gitmeliyim. 08:30’daki ‘Pazar duası’nı da yakalamak istiyorum.

    Bu dua geleneği beni çok etkiler. Pazar yeri kuruluyor ve tüm civar köylerden gelen üreticiler tezgahlarına yerleşmiş oluyorlar ve hoparlörlerden bir dua duyuluyor. Bereketi, paylaşmayı, toprağı, ürünü, insanı… Her şeyi kapsayan bir dua bu. Aslında bir dilekler toplamı ve elimizdeki nimetlere şükür etmeyi hatırlatan bir gelenek.

    Tire pazarı kaçırılmaması gereken bir pazar. Bölgenin tarım bölgesi olmasının tüm avantajı burada hissediliyor. İnsanlarının toprağa dokunmuş olmaktan gelen kabullenişleri ve güleryüzleri, biz şehirlilere hayatı sorgulatacak kuvvette. Tire pazarının ruhu bambaşka.

    Tabii pazar yerinin yanı sıra acayip yeme içme mekanı da var burada. Küçük küçük, hepsi yaptığının iyisini yapan esnaf. Şiş Kebapçı Faik Usta’da Tire köfte, Peynirci Hulusi Çırpan’dan teneke tulumu ve yoğurt, Tahtakale Çeşmesi’nin yanındaki tezgahtaki amcadan Çamur peyniri,  Ali Usta’da kuyu kebabı, Osman Efendi’de tulumba tatlısı ve dondurmacı Ayhan Usta’da incirli dondurma bir nefeste aklıma gelenler.

    Ama eğer illa oturup yemek yiyelim, keyif yapalım diyorsanız; Kaplan Köyü’ne çıkıp, Lütfü Çakır’ın sofrasına oturmak şart.

    Biz oradan hareketle önce Aydın’a varıyoruz. Aydın Merkez’de Köfteci Demirel’i deneyip, Nazilli’ye geçiyoruz. Arada Yenipazar’a sapıp, Şafak Pide’ye uğruyoruz tavsiye üzerine. Pideden önce turunç geliyor sofraya ve gönlümü çeliyor. Zaten bu bölgenin, Nazilli, Bozdoğan, Yenipazar, tüm sokakları turunç ağaçlarıyla yıkılıyor. Derken pideler geliyor, gayet güzel ama pideci amca kamera görünce hemen rol yapmaya başlayıp, antipatik oluyor, keyfimizi kaçırıyor. Ama siz pidesi için muhakkak gidip, benden duyduğunuzu sakın söylemeyin.

    Oradan çıkıp Nazilli’de Öz Kısmet Pide’ye gidiyoruz. Ama dikkat, burada karşılıklı iki adet Kısmet Pide var, ben salaş olan küçüğünü beğeniyorum. Hele tahinlisi yıkılıyor.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog
    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Denizli’ye doğru tıka basa hareket ediyoruz. Yolda ilerlerken Karacasu Afrodisyas tabelasını görüyorum ve hemen rotadan sapıyorum. Buralara kadar gelmişken Afrodisyas’ı görmemek ayıp. Kalıntılar sakin, fazla insan yok, ne de olsa pandemi tüm dünyayı etkiliyor. Böylesi işime geliyor, tüm Afrodisyas bizim, keyfini çıkarıyorum, çocuklar gibi mutluyum.

    Ama bu yüzden Denizli’ye geç kalıyoruz. Hüsamettin Usta’nın Kocabaylar Kebap Salonu çok tavsiye eden olmuştu ama yetişemiyoruz, kapalı. Ömür Kasap diğer bir tavsiye, onu yakalıyoruz kapanmadan. Tabii ki tandır ve pide gömüyoruz, ağız tadıyla otelimize gidiyoruz.

    Bu arada B’ bu kadar yediğimiz için şaşkın, bugüne kadar ne kadar çok yiyebilmiş olabileceğimi ancak şimdi algılıyor.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog

    Altıncı Gün/ 07.04.2021 Çarşamba: Denizli - Muğla - Bodrum

    İlk hedef Muğla ve bir sokak köftecisi. Biraz yorgunum. Yoldan ziyade yemekten bitap düştüm. Artık sabah uyandığımda bile tok oluyorum, hiç acıkma yok. Öyle olunca yemekten de keyif almak zorlaşıyor. Ama yine de Muğla’daki Meşhur Çınar Köfte’de yarım ekmek içi köfteyi afiyetle yiyorum. Tabii Muğla’da bir de Gara Guzu var ki üretim yerine uğrayıp, birkaç kasa farklı çeşit bira almak şart. Ne de olsa arabayla, bir BMW X3’ün geniş bagajından bahsediyoruz, seyahat ediyoruz.

    Oradan Milas üzerinden Bodrum’a iniyoruz. Ali ve Maksut ile buluşacağız. Bodrum’da meze ve balık için Gemibaşı, rafine şef yemekleri deneyimlemek için Ent Restoran, ve tabii ki Bodrum Cuma Pazarı benim muhakkaklarım. Bu sefer onların çok tavsiye ettiği, muhakkak gidilmeli dediği Ortakent’te Atgeç’te buluşacağız. Mekana vardığımda onlar çoktan gelmiş, hatta sofrayı da donatmışlar. Ne mutlu hazır sofraya geldim, bir de üstüne Yoldaş’ı da kapmışlar, o da katılmış. Lala da Ali ile gelmiş. Kocaman sarılıyoruz, ben yorgun, onlar dinlemeye hevesli.

    Bir sofrada buluşabildikten sonra yorgunlukların hiçbir önemi kalmıyor. Gülüyoruz, kahkahalar yükseliyor, kadehler tokuşuyor ve Şemsa’nın E87 rotasındaki keşif macerası son buluyor. Sırada Maksut’un E70 Rotası var, sonra da Ali’min E90 rotası.  Heyecanla bekliyorum. Diyorum ya yol bitmez, yolculuk sürer, macera devam eder, güzel yemek hiç bitmez.

    Şemsa Denizsel ile E87 Rotası | BMW Joy Blog


    *Yazı için kaynak: https://www.press.bmwgroup.com/global/article/detail/T0329569EN/bmw-group-and-nvidia-take-virtual-factory-planning-to-the-next-level?language=en 

    Devamı
    BMW X3 | BMW Joy Blog

    BMW X3

    BMW X3

    İLGİLİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR:

    BMWlicious ile Türkiye Gastronomi Yol Haritası. | BMW Joy Blog

    BMWLICIOUS: BİR LEZZET YOLCULUĞU.

    X’İN KEŞFETTİKLERİ. | BMW Joy Blog

    X’İN KEŞFETTİKLERİ.