Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog

DURMAYAN, GEÇMEYEN, HİÇ YETMEYEN...

Zamanı nasıl algılarız?

DURMAYAN, GEÇMEYEN, HİÇ YETMEYEN...Zamanı nasıl algılarız?


    17.04.2020


    Özellikle bugünlerde zaman olgusu akıllarımızın bir köşesinde her zamankinden daha çok irdeleniyor öyle değil mi? ‘Bugün zaman inanılmaz hızlı geçti’ veya ‘Bugün de bitmek bilmedi’ gibi cümleleri zaman zaman hepimiz kuruyor; zamanın neden bazen su gibi aktığını, bazense geçmek bilmediğini merak ediyoruz.

    Sizce zaman nedir? Her bilim dalının farklı tanımlar yaptığı zaman kavramı için yapılabilecek en sade tanım, olayların geçmişten geleceği doğru ilerlemesi. Günümüzün uluslararası zaman birimi ‘saniye’, bir alkali metal olan sezyum atomunun titreşim frekansı ile tanımlanıyor. Zamanın objektif bir şekilde var olup olmadığı, zamanın gerçekten akıp akmadığı bilimin henüz çözemediği oldukça tartışmalı bir konu.

    Günlük hayatta ise insanların zaman algısı çok fazla değişkene bağlı olarak farklılaşıyor. Aşağıdaki yazıda bu konuya birlikte bir göz atalım…

    Devamı
    Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog

    MANİPÜLATİF BİR ZAMAN ALGISI.
    Nörobilimci, yazar ve bilim iletişimcisi David Eagleman, zaman algımızın da görme duyumuz gibi fazlasıyla manipülatif ve etkiye açık olduğunu söylüyor. Daha önce pek çok kez yaşamışsınızdır, çok keyif aldığınız ve eğlendiğiniz anlarda zamanın göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğini fark edersiniz. Gerçekleştirmeye hiç istekli olmadığınız ve sizi sıkan herhangi bir şeyle uğraşırken de zaman bir türlü geçmek bilmez. Aslında, algımızdaki bu farklılaşmaya kapı aralayan çok sayıda etken var. Bunlardan en yaygın olarak bilineniyse, temelde şunu söylüyor: Zamanın akışı bize bir illüzyon gibi geliyor çünkü zamanı iki şekilde değerlendirmeye eğilimliyiz: İçinde bulunduğumuz anın yoğunluğuna ve geçmişle kıyaslandığında ne noktada olduğuna göre.

    Devamı
    Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog
    Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog

    ARMAGEDDON DENEYİ.
    The Psychology of Time Perception kitabının yazarı John Wearden’ın Armageddon Deneyi, bu görüşün en başarılı örneklerinden biri. Deneyde, katılımcılar iki gruba ayrılıyor. İlk grup; 9 dakika boyunca, dünyaya büyük bir hızla yaklaşmakta olan dev bir meteoru önlemeyi konu alan heyecanlı aksiyon filmi Armageddon’u izliyor. İkinci grupsa, aynı sürede bekleme odasında sadece oturuyor. 9 dakikanın sonunda iki gruba da zamanı nasıl algıladıklarına yönelik sorular soruyor. Sonuç; film izleyen ilk gruba göre zamanın daha çabuk geçtiği, bekleme odasındaki grup içinse zamanın geçmek bilmediği. Bu, deneyin yalnızca hızla ilgili kısmı. Bir diğer araştırılan noktaysa, aradan geçen sürenin hızdan bağımsız olarak ne kadar uzun veya kısa algılandığıyla ilgili. Bu yüzden her iki gruba, bu kez tahminen ne kadar süredir film izledikleri ya da bekleme salonunda oturdukları soruluyor. Sonuç olarak; film izleyen grup, bekleme odasındaki gruptan %10 daha uzun bir süredir orada bulunduğunu ifade ediyor. Buradan ne mi çıkarmalıyız?

    İlk olarak, içinde bulunulan anın yoğunluğu film izleyen grup için çok daha fazla. Hem bekleme odasında oturanlara kıyasla farklı bir aktivite içerisindeler hem de dünyaya çarpmakta olan dev bir meteor gibi heyecanlı konuya odaklanan bir film izliyor, günlük hayatta karşılaşmalarının neredeyse imkansız olduğu bir hikayeye tanıklık ediyorlar. Bu yüzden onlar için zaman çok daha hızlı geçiyor. İkinci olarak, çok daha uzun süredir film izlediklerini düşünüyorlar çünkü bu karara varmak için referans olarak geçmişi alıyorlar. Yani, süre dolduğunda ve şöyle bir geriye dönüp baktıklarında arkalarında akıl almaz derecede heyecanlı ve dolu dolu bir hikaye var. Çok daha fazla şey hatırlıyorlar, bu da onlarda daha uzun bir zaman geçirdikleri algısı yaratıyor. Oysa ikinci gruptakiler geriye dönüp baktıklarında, 9 dakika boyunca bekleme odasında oturdukları için akıllarında pek fazla bir hatıra canlandıramıyorlar. Bu da onlarda kısa bir süredir orada oldukları algısı yaratıyor.

    Devamı
    " Beyin yeni ve beklenmedik uyaranları işlemek için daha çok zamana ihtiyaç duyar böylece zamanı daha uzunmuş gibi algılarız. "

    ODD BALL ETKİSİ.
    Bu deneyi gerçek hayata uyguladığımızda, yaş aldıkça zamanın hızlanıyor gibi algılanışına da yanıt buluyoruz aslında. Yıllar geçtikçe geçmişe daha özlemle bakıyor, nostalji dolu anılarımızı daha fazla düşünür oluyoruz. İşte bu ortak duyguyu destekleyen bir başka unsur daha var, o da odd ball etkisi. Temel olarak, herhangi bir yenilik ve sıra dışılıkla karşılaşan beynin sinirsel olarak daha fazla yük alması, bu yüzden de zamanı daha uzun olarak algılamasına deniyor. Amerikalı bilişsel sinirbilimci Peter Ulric Tse, 2004 yılında Dartmouth College Psikolojik ve Beyin Bilimleri Bölümü'nde yaptığı bir araştırmada odd ball etkisi’nin sonuçlarını gözler önüne seriyor. Katılımcılara bilgisayar üzerinden birbirini tekrar eden görüntüler gösteren Tse, bu görüntülerin arasına sadece tek bir yeni görüntü ekliyor. Araştırmanın sonunda katılımcıların büyük çoğunluğu, tüm görüntülerin aynı süre boyunca ekranda durduğunu, sadece yeni olan görüntünün daha uzun süre kaldığını ifade ediyor. Sebebi, beynin yeni ve beklenmedik uyaranları işlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyması ve bunun da zamanı daha uzun algılamamıza yol açması.

    Devamı
    Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog

    Bu da, yıllar geçtikçe zamanın gözümüze daha hızlı akıyormuş gibi görünmesinin sebeplerinden biri. Hayata gözlerini daha birkaç sene önce açmış bir çocuk veya bir genç için yaşam, daha keşfedilmeyi beklenen sayısız yenilikle dolu oluyor. O dönemlerde yaşanan birçok deneyim ilk kez yaşanıyor, birçok duyguyla ilk kez tanışılıyor. Bu da zamanın dolu dolu ve ağır ağır geçtiği düşüncesine sahip olmayı destekliyor. Öbür yandan, belli bir yaşa gelmiş insanlar için hayatta oturmuş bir düzenin, kendiliğinden ilerlemekte olan rutinlerin ve alışkanlıkların var olması kaçınılmaz. Dolayısıyla beyin kolay kolay yeni bir durumla karşılaşmıyor, sıra dışı bir deneyimi işlemek için zamana ihtiyaç duymuyor; bu da insana günlerin ve haftaların su gibi akıp gittiğini düşündürüyor.

    ZAMAN ALGISI VE DUYGULAR.
    Bu etkenlerin yanında, zaman algımızın hissettiğimiz duygularla bağlantılı olarak da değiştiğini söyleyebiliriz. Eğlendiğiniz zamanlarda zamanın hızla akıp gittiğini pek çok defa düşünmüşsünüzdür. İşte bu; vücudun ödül, motivasyon, dikkat, haz alma gibi noktalardaki düzenlemelerinden sorumlu olan, bu sebeple keyif aldığınız anlarda daha fazla miktarlarda salgıladığınız dopamin hormonlarıyla ilgili. Araştırmalara göre, biyolojik sisteminizde dopamin aktivasyonu arttığında, yani mutluluk duygusunu yüksek seviyelerde deneyimlediğinizde; zamanı olduğundan daha kısa algılamaya eğilimli oluyorsunuz. Sıkıldığınızda zamanın bir türlü geçmediğini düşünmenizin sebebiyse, bu ilişkinin diğer yüzü yani vücudunuzdaki dopamin aktivasyonunun azalması.

    Devamı
    Zamanı Nasıl Algılarız? | BMW Joy Blog

    Korku, panik gibi duygular yaşadığınızda sizi acilen harekete geçmeye hazırlayan adrenalin hormonu da yine zamanı daha yavaş algılamanıza yol açıyor. Örneğin bir doğa seyahati esnasında, beklenmedik bir anda önünüze bir aslan çıktığını hayal edin. O anda vücut, hızla adrenalin salgılıyor ve belki birkaç saniye süren bu karşılaşma size saatler gibi gelebiliyor. Sebebi, hayatta kalma içgüdünüz. Tehlikeli durumlarda beyniniz daha akıllıca ve hızlı kararlar alabilmeniz için otomatik olarak bu algıyı devreye sokuyor.

    Burada telafuz etmesi biraz zor bir kavramdan da bahsedeceğiz: Taşipsişi. İngilizcesi ‘Tachypsychia’ olan bu nöroloji terimi, kişinin zaman algısının çarpıklaşması olarak özetlenebilir. Genellikle bu durumu yaşayan polis memurları, askerler ya da dövüş sporlarıyla uğraşan kişiler oluyor ve zamanın gerçekten çok yavaş akıyormuş gibi geldiğini, olayların apaçık yavaş çekimde geliştiğini deneyimleyebiliyor. Bazen de tam tersi, her şeyin aşırı hızlı aktığını anlatıyorlar. Araştırmalar, taşipsişinin stres hormonlarının aşırı salgılanışıyla ilişki olabileceğine işaret ediyor; bu hormonlar kimyasal olarak beyindeki görsel merkezin algısıyla oynuyor.

    Gördüğünüz gibi, zaman algısını etkileyen pek çok faktör var ve belki de tümüne baktığımızda aralarından bir tanesi bizler için, bugünden başlayarak hayata geçirebileceğimiz bir tekniğe dönüşebilir: Yenilik peşinde koşmak. Yaşadığınız anları göz açıp kapayıncaya kadar tükenmiş gibi algılamamak için; değişim ve gelişim dolu deneyimlerin izinden gidebilir, böylece sisteminizi hep yeni ve taze tutabilirsiniz. Bunun için büyük ve olağanüstü maceralara atılmanız şart değil; çalışma masanızı farklı bir şekilde düzenleyebilir, her gün aynı kahvaltıyı ediyorsanız yeni kahvaltı alternatifleri deneyebilir veya daha önce hiç denemediğiniz bir hobiye adım atabilirsiniz.

    Bireysel zaman algılarımıza dair size yeni bir perspektif kazandırabildiğimizi umuyor; hep yenilikle kaldığınız ve doya doya yaşadığınız günler diliyoruz.

    Devamı

    İLGİLİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR:

    Yavaş Ve Sessiz Bir Yaşam Anlayışı. | BMW Joy Blog

    CITTASLOW’U ANLAMAK.

    BMW Garmisch’in Muhteşem Dönüşü | BMW Türkiye

    BMW GARMISCH’İN MUHTEŞEM DÖNÜŞÜ.