JAPONYA: ZITLIKLARIN UYUMU.

Tokyo, yenilikçi teknolojilerin köklü geleneksel etkilerle harmanlanarak benzersiz bir dinamik yarattığı canlı bir şehir. Sachiko bu şehirde her gün BMW 740e’yi kullanıyor. Bu plug-in hybrid model, geleneksel ve modern itici güçlerin birleşiminden elde edilen mükemmelliğin somut bir örneğini ortaya koyuyor. Sachiko, değişen dünyadaki yeni akımlar arasında huzur dolu yerler bulma konusunda oldukça becerikli. Doğanın keyfini açık havada çıkarıyor, Japon sanatının en güzel örneklerini görmek için seyahatlere çıkıyor veya en büyük tutkularından biri olan yüzmeye gitmek için yola koyuluyor. Hepsinden önemlisi, ruhunu nasıl dinlendireceğini her zaman biliyor.

Zaman, sakinlik ve güçlü bir irade, mükemmeliyet için gerekli olan şeyler. Sachiko, bunların tümüne doğuştan sahip. Japonya’da diş hekimliği yapan Sachiko, bu konuyu “Mükemmeliyete karşı duyulan aşk, kültürümüzün bir parçası” sözleriyle ifade ediyor. Bu anlayış, hem kendi mesleği için hem de günlük yaşamının bir parçası haline gelen Japon sanatı için geçerli. Tuval üzerine yapılan ince dokunuşlar, “ikebana” çiçek aranjmanında özenle hazırlanmış bir yaprak, ödüllü bir restoranda dikkatle kesilmiş balık parçası... Her şey, aralıksız bir mükemmeliyet arayışının eşlik ettiği bir akış içinde.

Tokyo, farklı dünyaların buluştuğu heyecan verici bir şehir. Dünyanın en işlek yaya geçidi, Shibuya bölgesinin merkezinde yer alıyor. Yeşil ışıkta binlerce insanın karşıdan karşıya geçtiği bu lokasyonda neon ışıklı devasa tabelalar, yüksek sesli müzik ve çoğunlukla birden fazla kata yayılmış oyun salonlarından gelen tiz sesler herkesin dikkatini çekmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Tokyo’nun hareketli şehir merkezi birkaç düzeyde ilerliyormuş gibi görünüyor. Modern ve yüksek teknolojili gökdelenler gökyüzüne doğru yükselirken yayalar, kendilerine tepeden bakan beton ormanın arasında kıvrılarak ilerleyen yüksek trenlerin kalabalığını, caddelerdeki otobüsleri ve otomobilleri görüyor. Bu otomobillerden biri de Sachiko’ya ait. Tüm bu koşuşturmaca onun için yalnızca alışık olduğu bir şeyi değil, aynı zamanda hayatının bir parçası olan teknolojinin verdiği heyecanı da simgeliyor. Sachiko, PHEV otomobilinin içerisinde kendinden emin bir şekilde şehir trafiğinde akıp giderken şunları söylüyor: “Diğer toplumlara kıyasla teknolojiden daha yüksek oranda faydalanıyoruz. Yeni teknolojileri hayatıma adapte etmeyi çok seviyorum.”

Japonya'da eski kültürlerin etkileri modern zamanlarla iç içe yaşanıyor. Bu etkiler, yerinde durmak nedir bilmeyen modern çağın arka planından duyulan uğultular gibi her yerde karşınıza çıkıyor. “Eski ve yeni dünyanın birleşimi bizi güçlendiriyor” diyen Sachiko da bilinçli olarak hayatında geleneksel unsurlara yer ayırıyor.

Aslına bakarsak, geleneğin modern akımlar kadar çok yönlü olmadığı fikri gerçeği yansıtmıyor. Aksine, bir kültüre yeni bakış açıları kazandıran şey genellikle gelenek oluyor. Bunun en güzel örneklerinden birini, çay yapraklarını suda demlemekten çok daha fazlası anlamına gelen çay seremonilerinde görebiliyoruz. Daima dolambaçlı yollardan ulaşılan, asla düz bir yol üzerine kurulmayan tipik çay evlerine gitmek için yapılan kısa bir yürüyüş bile insanın içini huzurla dolduruyor. Tatami adı verilen minderlerin üzerine rahat bir şekilde kurulup bahçedeki sık bitki örtüsünü izlerken Tokyo gibi keşmekeş içindeki bir şehrin nasıl olup da sakinlerinin dengesini bozmadığını daha iyi anlıyorsunuz.

“Zihnimizi dinlendirmemiz çok önemli” diyen Sachiko günlük yaşantısında da bu konuya özen gösteriyor ve düzenli olarak yüzmeye gidiyor. “Su, hayatın kaynağını temsil ediyor. Suda aynı zamanda hem rahatlatıcı hem de enerji dolu bir etki buluyorum.” Bu iki özellik, Sachiko’nun PHEV otomobilinde de kendini gösteriyor. Sürüş modlarındaki kusursuz geçişler sayesinde BMW 7 Serisi, kimi zamanlar enerjik, kimi zamanlar ise akıcı bir şekilde ilerliyor. Menzil konusunda endişelenmesine gerek olmayan Sachiko, elektrikli ulaşımın hayatına taşıdığı tüm avantajlardan faydalanabiliyor.

“Gelenekleri günümüze aktararak yeni teknikler elde ediyoruz” diyen Sachiko, kendi iç huzurunun kökenini Japon düşünce yapısının derinliklerinde buluyor. Sachiko, bunun bir örneği olarak Japon çiçek düzenleme sanatı ikebanaya tutkuyla yaklaşıyor. Doğayı hem şehirde hem de kırsal bölgede yaşayan insanların hayatına taşıyan bu sanat formu, tasarımcıların duygularını yaratıcı bir şekilde yansıtmalarına da olanak tanıyor. İkebana lineer yapıların, ritmin ve renklerin birbiriyle olan ahengi ile ilgili. Yalnızca çiçekler değil, vazonun, gövdelerin, yaprakların, dalların ve elbette tomurcukların bir bütün olarak yarattığı kompozisyon önemli.

Kökleri 6. yüzyıla dayanan bu sanat formunun felsefesi, Tokyo’nun modern yaşantısına uyarlandığında kendisinden hiçbir şey kaybetmiyor. Tıpkı ikebana gibi Tokyo da lineer yapıları, ritmi ve renkleri ahenk içerisinde bir araya getiriyor. Aynı felsefeden esinlenen Sachiko, kendisi için farklı dünyaların en iyi yönlerini mükemmel bir harmoni içinde harmanladığı bir günlük yaşantı inşa ediyor. Aynı hissi, BMW 740e’nin direksiyonunun başına geçerek yola çıktığında da yaşamaya devam ediyor.