16.10.2019
İstanbul'un birbirinden değerli kültür ve sanat etkinlikleri arasından, sanatseverlerin sorgulama becerisinin sınırlarını her seferinde daha fazla zorlayışı ve onları çağdaş sanatın dünyasına davet ederek hayata değer katıyor oluşu ile ayrılan İstanbul Bienali, bu yıl 16. kez kapılarını araladı.
Fransız yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud'un küratörlüğünde gerçekleştirilen ve MSGSU İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Pera Müzesi ve Büyükada olmak üzere üç farklı mekana yayılan bienal bu yıl, 26 ülkeden 57 sanatçı ve sanatçı kolektifinin eserlerini bir araya getiriyor. Yaklaşık bir ay boyunca ücretsiz sergiler, film gösterimleri, çocuk ve gençlere özel öğrenim programları ve daha pek çok farklı etkinliğe ev sahipliği yapan bienali 10 Kasım tarihine kadar ziyaret etmek mümkün.
Bienalin bu yılki teması ise, Pasifik Okyanusu'nun ortasında bulunan, 3.4 milyon kilometrekare genişliğinde ve 7 milyon ton ağırlığında devasa bir atık yığını, Yedinci Kıta. Bourriaud'un sözleriyle, "yağmur ormanlarının yandığı ve plastik moleküllerinin okyanusları doldurduğu, içine girdiğimiz yeni dünyanın adı.”
Yedinci Kıta, aynı zamanda Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri. Antroposen çağı, jeolojik faaliyetler ile değil, insanoğlunun faaliyetleri ile şekillenmiş olan, tam da içinde bulunduğumuz çağa deniyor. Dünya merkezi olmayan, tamamen insanın üretimi bir yaşam alanına dönüşürken, sanat merkezine insanı almaktan vazgeçerek yönünü bu kopuk düzenin doğurduğu sonuçları irdelemeye çeviriyor. Bu düzenin ardında bıraktığı en büyük yıkım, şüphesiz doğaya insanın kendi elleriyle verdiğimiz tahribat. İşte, Yedinci Kıta sahneye tam da bu noktada giriyor ve bienal çıkış noktalarından biri olarak ekolojik sorunlar karşısında sanatın güncel durumunu araştırmayı belirliyor.
Bourriaud, sanatçıyı "insanın diğer canlılarla kurduğu ilişkileri inceleyen antropologlar" olarak tanımlıyor. Yedinci Kıta'yı kavrayabilmemiz içinse ihtiyacımız olanın sanatçıların antropolog damarı olduğunu söylüyor. Bourriaud sanatseverlere şöyle sesleniyor: "Sergiyi ziyaret edecekler olarak sizler de bu sergideki sanatçıların oluşturduğu kabilelere, sizi içinde gezdirecekleri topluluklara, yansıttıkları veya uydurdukları kavramlara ve nesnelere kendinizi bırakıp katılsanız yeter. İşte o zaman siz de bu yeni dünyanın antropologları olup çıkacaksınız."