04.11.2019
Cuma, akşamüstü. İstanbul’un cadde ve sokakları birkaç saat içerisinde çoğu beyaz renkli binlerce otomobille kilitlenecek. Şehri hafta sonuna bağlayan bu akustik dokuda önemli bir yeri temsil eden korna sesleri canlı müziğe, topuk tıkırtılarına ve yer yer kahkahalara karışacak. Böylece neşeli yaz günlerinin son demlerinde oluşumuz bir süreliğine unutulacak ve sararmaya başlamış yapraklar bir sonraki gün doğumuna kadar yemyeşil kalacak.
Aslına bakarsanız İstanbul’un Cuma telaşesi bana daima biraz romantik gelmiştir. Fakat bugünkü sürüşüm şehrin merkezine doğru değil, batı çıkışına doğru olacağı için elimi mümkün olduğunca çabuk tutuyorum. Trafik henüz uyanmamışken Büyükçekmece Gölü’nü geride bırakmış olmak ne büyük rahatlık! Mad Max filminin kaçış sahnelerini anımsatan ilk telaşımın sebebi, beni ve iki arkadaşımı sarı renkli bir BMW X2’nin içinde Gökçeada’ya taşıyacak son feribota yetişme planımız. 21:00’daki son sefer için internetten bilet almış olsam da yükleme için en geç 20:30’da Kabatepe Limanı’nda olmak gerekiyor. Gecikme durumunda ise hem bilet ziyan oluyor hem de adaya ulaşım için sabah seferini beklemek gerekiyor. Doğrusu, otomobilin bagajını dolduran kamp malzemelerini Kabatepe Limanı’nda kullanmaya hiç niyetimiz yok...